Ne güzeldi ya... Unuttuğumuz veya unutmasak da üzerimizde artık bu çağda emanet gibi duran(ya da biz öyle durmasına sebep oluyoruz) değerleri hatırlattı. Hani bu telefon, tablet, televizyon ve bilgisayarın olmadığı, ‘sokakta’ oynadığımız zamanlarda, çocukları bir araya toplayıp onlara ders verici, anlamlı, mizaç kazandıran, duruşunu ve olaylara bakışını belirleyen hikayeler anlatan bir büyük olur ya, işte kitap benim kafamda öyle ortamlar canlandırdı. Ara sıra, özellikle uzun romanlardan sonra bu tarz kitaplar, şiirler, hikayeler iyi gidiyor. Hem kafası dinleniyor insanın, önceki okuduğunu sindirmen için gerekli dinginlik sağlanıyor hem de okumaya da devam etmiş oluyorsun.
Kitap 6 başlıktan oluşuyor: Kişi, Aşk, Kamu, Entelektüel, Din ve Devlet. Her bölümde konu başlığına uygun en fazla 3 sayfa olan ders verici hikayeler var. Hem çok kısa hem de hayatımızda düstur edinebileceğimiz değerlere değinmiş. Bazılarını okurken, ‘Ya bu devirde buna mı inanacağız? Kaldı mı böyle şeyler?’ diyesi geliyor insanın ama demiyorsun:) İskender Pala bunu demeden okuyalım, yargısız başlayalım, sadece yazılanlara odaklanıp güzel anlamlar çıkaralım diye bir giriş yazısı yazmış çünkü. Zaten o cümleleri kuracaksanız kitaba hiç başlamayın.
Bir iki tane hikayeden çıkarılması gereken dersi anlayamadığım/ algılayamadığım oldu tabi ki. Ama onlar dışında kalanlar gayet net ve anlamlıydı. ‘Aşk’ konu başlığı ile yazılan hikayeler beni epey etkiledi ancak bir hikaye vardı ki hepsine bedel: ‘Hamlet’ isimli hikaye... Hiçbirini okumasanız bile Hamlet hikayesini mutlaka okuyun derim.
Okuyacaklara şimdiden keyifli vakitler diliyorum.