(ÇIKIN ÇIKIN GELİN #42027708 )
Sevgili muhterem 1K ailem, 😊
Bir etkinlik düzenlemek istiyorum. Kadınlığa, kadın olmaya, kadın olmayı anlamaya dair…
Dünya kadınlar gününe 10 gün kalmışken "emeği" daha çok anlayalım istiyorum ve kadın yazarlarımızı daha çok okumaya davet ediyorum sizleri. Umarım bu
"Zaten ben hep dikkatli oluyorum. Her yerde. Biri bana kızmasın diye , yemek yerken , dişlerimi fırçalarken , evcilik oynarken , ders çalışırken hep dikkatli oluyorum. Sere serpe yaşamak ne , bilmiyorum. "
"Acıyı çekerken çekiyorsun , anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor. Yıllar içinde alışıyorsun , her geçen gün daha çok alışıyorsun. Bir zaman sonra başkasının hikayesi gibi anlatmaya başlıyorsun , sanki sen yaşamamışsın , sanki sen çekmemişsin gibi."
Anadolu’nun saati güneştir. Güneş kimsesiz, taşlı yolların üzerinden, gece boyunca sarındığı yün yorganını çekerek uyandırır köylüyü. Onları tarlaya doğru çeker, işe doğru, eziyete doğru çeker. Yolları boş bırakır, meydan güneşe kalır. Taşra sessizliği diye bir şey var, bu sessizliğin içinde tozlu yollar, yıkık dökük ama bir kenarı çiçekli evler ve güneş dolanır sadece. Zaman şehirde ki gibi hızlı akmaz. Anadolu da, yollarda sürünür saatler, saat bir mi, iki mi, üç mü kimsenin işi değildir. Vakit aheste akar. Günlerin geçtiği, ayların değiştiği sadece mahsullerden, yılların geçişi de yüzlerden anlaşılır. Zaman yürür ve insanların yüzleri kırışıklıklarla dolar.