Altmışlı ve yetmişli yıllarda Batı Avrupa ve ABD gençliği arasında en yaygın okunan ve tartışılan yazarlardan biridir. Halil Cibran ve 1974'de "Ermiş"in, Aytunç Altındal tarafından Türkçe'ye kazandırılmasıyla ülkemizde de tanınmaya başladı ve ilgi gördü. Yaşadığı günlerde kitaplara egemenlerce, tehlikeli, ihtilalci ve gençliği zehirleyici bulunarak meydanlarda yakılmış, kendisi de Maonit Katolik Kilisesi'nce afaroz edilmiştir. Fakat Cibran, inançlarından ödün vermez ve şöyle der:
"Bunlar ve diğer öğretilenlerden söz edişim nedeniyledir ki cezaya çarptırılıp, sürgüne gönderildim ve kilise tarafından afaroz edildim... Geçirdiğim yıllarda hiçbir pişmanlığa kapılmış değilim. Gerçeği arayıp da acı çekmeye mahkumdur."
Ermiş'in Bahçesi, Cibran'ın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Ermiş'in devamı sayılıyor. Bilge, "Ermiş"te Orphalese kentinden bindiği gemiden, yolculuğunu tamamlayarak bu kitapta iner.
(Tanıtım Bülteninden)
Cibran'ın en sevilen yapıtı Ermiş'in devamı olan Ermişin Bahçesi, yazarın ölümünden sonra, 1933'te yayımlandı. Ermiş'in sonunda on iki yılını geçirdiği Orphalese kentinden ayrılarak denize açılan El Mustafa, doğduğu adaya, annesiyle babasının ebedi uykularına daldıkları bahçeye döner. Uzun bir aradan sonra müritleriyle yeniden bir araya gelmiştir. Onlara ayrılıktan, yalnızlıktan, zamandan, insanla insanı, insanla doğayı birleştiren bağlardan söz eder. Sözlerinde mutlu ve aydınlık bir hayatın sırları gizlidir yine.