“Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun
izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,
o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili, orada benden savrulan parçalar kurusa da
izleri var hâlâ, yolun kenarında.
İzini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın.
Acıyla, geçtiğim yoldan geçiyorsun ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyür bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin.
Ne zamandı bilmiyorum, yaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku, kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.
Şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben.
Geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.”
“Size içimi açtığım ve duygularımı önünüzde sergilediğim için kendimi daha iyi hissettiğimi sanmayın sakın. Hayatım paramparça ve hiç kimse onları yeniden bir araya getiremez.”
“sen ne zaman istersen saldır: silahım yok benim!
sen ne zaman istersen saldır: benim ellerim yukarı!
sen en zaman istersen saldır: ben yalnızca ve yalnızca sevdim!
sen ne zaman istersen saldır: tekrar ölmez ölüler!
sen ne zaman istersen saldır: ölme hususunda ben de sana yardım ederim!”
İki güzel söze kanıyorum hala. Asla kabullenmek istemiyorum, beni üzdüğünü bile bile tekrarlamazdı. Küçüğüm hala, bir yanım buruk. Çok canımı acıtıyor. Öfkeliyim kendime, öfkemde boğuluyorum. Biraz da ona bu öfkem. Canımın yandığını bile bile böyle davranıyor olması daha da çok acıtıyor canımı. Neden her şeyin farkında olmasına rağmen bunu yapıyor? Çok şeyi gösteriyor aslında ama yine ben kabullenmek istemiyorum. Hep böyleydi. İnsanların sözde değer vermeleri çok komiğime gitmeye başladı. Zevk alıyor olmalılar, bir de buna izin veren ben olduğum sürece. Bir gün bunları tüm gerçekleriyle söylediğimde çok geç olacak biliyorum. Kafaya koydum bir kere yapacağım. Tamamıyla silinmiş ya da içimde daha da büyümüş olsa bile. Üzgünüm şiir, hiç sevilmedin. Artık bunu haykırıyorum, çünkü pek de önemi kalmadı.
İnsanoğlu, isteklerini ve arzularını gerçekleştirmek için her şeyi göze alabilir bazı noktalar bu isteklerimizin olmaması için bir pürüzdür. İnsanları tanımak, gün batarken ağlaya ağlaya içini dökmek, kavgalar ve çatışmalar, gülerek geçen günler, sabahı iyi olup akşamı kötü olan günler, değerli hissetmem, değersiz hissettirenler, sinirli oluşum, sevgi patlamalarım, özgüvensizliğim, ailem, gelecek kaygılarım, umutlarım, hayallerim, başarma hırsım, karamsarlığım ve o. Şu an yazdıklarım bile geçmişin bir tablosuna sığdı. Kötü olan şeylerin sonsuza kadar sürmeyeceği gerçeğiyle yaşamış bedenim içimdeki umut kırıntısıyla devam ederken zaman hızla geçti farkında değilken, uçup giden sıradan kuşlarım oldu sonrasında yerini bir anka kuşu doldurdu. Hayatımdan çıkacak olanlar çıktı ve kalanlar kaldı peki ya geride kalanlar? demek isterim ki, onlar için bir önemim olsaydı hayatımda kalmayı yeğlerlerdi. Doğru insan güzel şeyler doğururken yanlış olanlar ise hayal kırıklıklarıyla hayatınızdan çıkar.