Barbaros

Sabitlenmiş gönderi
“Artık yapmam gereken tek bir şey olduğunu anladım: Hiçbir şey. Ne mal mülk ne hatıralar ne arkadaşlar ne aşk. Bunların hepsi bir tuzak." (Kieslowski - Mavi)
Reklam
Egomuzun bitmiş ilişkilerden inşa edildiği fikri kulağa doğru geliyor. Sevdiğimiz bir kişiden ayrılığımızda ya da bir hayal kırıklığı yaşadığımızda çoğunlukla o kişinin bazı özelliklerini alırız: ses tonu, belli bir yiyecekten aldığı tat ya da hatta yürüme şekli. Sanki bu kişilerin imgelerinde mahsur kalmış gibiyizdir.
Sayfa 54 - Encore YayınlarıKitabı okudu
[…] ebeveynlerimizle bebekliğimizde kurduğumuz ilk ilişki ikircikli bir ortamda başlar. Duygularımızı ne kadar ayırmaya veya yadsımaya çalışsak da sevgi ve nefret her zaman aynı insanlara yöneltilir.
Sayfa 61 - Encore YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazı kültürlerde ölen kişinin tüm anıları ve ona ait şeylerin hepsi yok edilirken, bizim bu şeyleri saklama alışkanlığımız var. Sanki nesnelerin gitmesine izin verirsek o kişiye dair anılarımızın gitmesine de izin verecek gibiyizdir.
Sayfa 112 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Sevdiğimiz kişinin imgesine bağlı kalırız ve bunun ötesine geçemeyiz. İmge üzerimizde bir tiranlık kuracaktır. Sevdiklerimizi görmeyi bekleriz, sokakta bir an için onları gördüğümüzü düşünürüz, bir kafede seslerini duyarız ya da onları andıran partnerler ararız.
Sayfa 127 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yas sürecinde bazı insanların dış görünüşlerini değiştirmelerinin sebebi de muhtemelen budur. Yeni bir saç tarzı ya da yeni tarz kıyafetler deneyebilirler. İnsanlar bir ölümü haber aldıkları andan bahsettiklerinde, hangi kelimelerin kullanıldığını ya da onlara tam olarak ne bilgi verildiğini hatırlayamayıp, ne giydiklerini, giysileriyle ilgili küçük ayrıntıları hatırlayabilmelerinin çok yaygın olmasının nedeni de budur. Bu durumu yer değiştirmeyle açıklayabiliriz; kötü haberlerin yarattığı gerçekliğin inkârı ve dikkatin giysinin rastlantısal bir detayına kayması.
Sayfa 139 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Ölenle birlikte ölme fikri, başka birçok klinik olguyu da açıklayabilir. Melankolikler kaybedilen kişiyi yansıtan hastalıklar veya bedensel semptomlardan yakınabilirler.
Sayfa 163 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Saplantılı nevrotikler yakınlarını kaybettiklerinde, ölüm haberini öğrendikleri sırada orada olan bir nesneye tutunabilirler. Eğer kötü haberi telefonda alırlarsa odadaki bir fotoğraf, kâğıt tutacağı ya da bir kırtasiye malzemesi gibi bir eşyaya saplanabilirler. Sonrasında da bu nesneden bir yandan sakınırken bir yandan da nesnenin erişebilecekleri bir yerde olmasına dikkat ederler, örneğin bir çekmeceye koyarak nesneye dokunmaktan kaçınır, kendilerine özgü bir kaçınma ritüeli düzenlerler. Bu tuhaf ritüeller üzerinde çalışmış olan psikiyatrist Vamik Volkan bu tür yasak eşyalara "bağlantı nesneleri" adını verir. Bu nesneler ölüyle kurulan bağlantılar olarak, obsesifin tüm ertelemelerinin ve ritüellerinin nesnesi haline gelir. Bu nesnelere hem tutunmalı, hem de ne pahasına olursa olsun bunlardan kaçınmalıdırlar.
Sayfa 169 - Encore YayınlarıKitabı okudu
[…] bilinçdışı özdeşleşmeler sandığımızdan çok daha yaygındır. Sevdikleri kişinin ölümünün üzerinden çok geçmeden ölenleri sıkça duyarız, özellikle de uzun yıllar süren bir evlilikten sonra […]
Sayfa 52 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Partnerimize umutsuzca tutunabiliriz, her zaman daha fazlasını isteyebiliriz ve ihtiyacımız olan şeyi bize sağlamadığı duygusuna kapılabiliriz. Burada partnerimiz meme gibidir. Diğer yandan eğer partnerimizi sevmekle nefret etmek arasında gidip geliyorsak, bir an iğrenerek onu reddediyor ve sonrasında ona tapıyorsak, anal nesne iş başındadır. Burada partnerimiz dışkı gibidir: hem tiksintiyle kaçınılan hem de bebeksi bir ilginin kaynağı olarak değer verilen şeydir.
Sayfa 126 - Encore YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yabancılaşmanın en sık ve çok bilinen örneği, belki de yalancı 'büyük aşk'tır. Adamın biri büyük bir coşkuyla bir kadına âşık olur. Kadın başlangıçta kendisine karşılık verir ama artan kuşkular yüzünden huzursuz olup ilişkisini sona erdirir. Bunun üzerine adam, kendisini nerdeyse intihara sürükleyecek kadar büyük bir bunalıma girer.
Sayfa 66 - Say Yayınları
Çünkü, nevroz bir tutkunun (örneğin, para, mevki, kadın v.b.g.) tüm kişilikten ayrılarak başat duruma gelmesi, böylece o kişinin yöneticisi olması olgusu ile belirlenir. Bu tutku, insan putunun özünü ussallaştırıp ona çok değişik ve çok kez kulağa hoş gelen adlar verse bile, gerçekte hastanın boyun eğdiği puttur. Hasta, kısmî bir istek tarafından yönetilmekte, kendisinde artakalan her şeyi bu isteğe aktarmaktadır. Bu tutku güçlendikçe hasta güçsüzleşir. Kendisine yabancılaşır, çünkü kendisinin bir parçasının kölesi olmuştur.
Sayfa 70 - Say Yayınları
Kendini bir güç olarak ortaya koyan evrensel kıskançlık (haset) gerçek yüzünü gizlemiş bir mal-mülk edinme tutkusudur.
Sayfa 81 - Say Yayınları
19,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.