Selim rahatına düşkün ,çalışmadan para kazanma ve rahat yaşama amacı olan, İstanbul’da aylak aylak gezen, her fırsatta başta ailesi olmak üzere herkesten para koparmayı becerebilen, kumar oynayan bir karakter. Zorla evlendirildiği eşinden ve çocuklarından kopuk bir hayat süren Selim’in onu affeden,her hatasında yanında olan arkadaşı Sabahattin vardır.
Selim’in her hatası aslında çevresindeki herkesi etkiler zira babasının ölümü Selim‘in hatası yüzünden gerçekleşir.
Roman, Selim’in zararının dokunduğu hayatlar eşliğinde,kendi seçimlerinin onun etrafındakileri nasıl etkilediğine şahit olarak, Selim’in akıllanıp akıllanmayacağı sorusuyla okunur.
Selim işini bilen, vicdanına soru sormayan haliyle kendi yaptıklarının ne anlama geldiğini kavrayamayan ,kendi kadar etrafına da zararı dokunan biridir.
Anlatımda iç içe geçmiş zaman bulunuyor,bu biraz zorlayıcıydı şimdiki zaman bir anda geniş zaman oluyor.
Roman mahalle kültürünü, ataerkil düzeni ve içinde gerçek anlamı barındırmayan namus kavramını işler.Bir aile bireyinin ,toplumun kadına yüklediği köhne, içi boş namus kavramı bu topraklarda kaç eve ateş düşürmüştür? Roman bu meseleyi erkek bir kahramanla işlerken hem bu meseleye hem romandaki olaylara kadınların da bakış açısını dahil eder.
Almanya’da çalışan,anne ve babalarını erken kaybedince kardeşlerine anne ve baba olan Seher, kız kardeşi Aynur okusun diye Adana’ya para yollar.Fakat Hikmet tarafından her ay gönderilen paraya el konulur. Hikmet etrafından duyduklarıyla hareket eder, Aynur ‘a şiddet uygular.Seher zaten Hikmet’in baskı , psikopat(mecaz değil gerçek anlamıyla) tutumlarından dolayı onu çoktan gözden çıkarmıştır.Amacı kardeşi Aynur’u okutup,Almanya’ya yanına almaktır.Sonunu düşünmeden hareket eden Hikmet yine sonunu düşünmeden yaptığıyla bir felaketi başlatır.
Hem bir ağabeyin hem bir babanın mahalle baskısıyla, öğretilen namus kavramıyla yaptıklarının bedelini kadınlar öder.Hikmet iyi yönde bir değişime girerken hayat ondan yana olmaz .Hikmet ilahi adaletle karşılaşır.Kendi canıyla sınanırken yaşattıklarının bedelini öderken,aslında ikinci bir kadını,oğlunun annesini de can evinden yaralar.
Kara sevdanın,pişmanlığın,aşk uğruna türlü vazgeçişlerin, ayrılığın,ihanetin,kavuşmanın romanı Samanyolu.
Mahmut Yesari,Kerime Nadir’in Seven Ne Yapmaz adlı romanına eleştiride bulunur. Mevzuyu saçma,tipleri kukla olarak nitelendirir.Yine Kerime Nadir’e ait olan Hıçkırık romanı için aynı nedenleri gösterip eleştiride bulunur.İki eleştirinin de
Roman bir kız üzerinden bir trajediyi,aslında birçok kişinin acısını anlatıyor.
Nijerya’da kurulan bir örgüt olan Boko Haram ülkeye şeriatı getirmek için eyleme geçer,örgüt okuldan kız çocuklarını kaçırır.Bu noktada yaşananlar hayli kan dondurucudur.Kaçırılan birçok kız çocuğundan biri olan anlatıcı Maryam’ın anlatımıyla işkenceler,tecavüzler ve örgütün din kisvesi altında yaptıkları,geçtikleri yerlerde yağmaladıkları,yaşattıkları zulümler aktarılır.
Okuldan arkadaşlarıyla kaçırılıp kendinden yaşça büyük biriyle evlendirip henüz kendisi çocukken anne olan Maryam tutulduğu kamptan kaçmasına kaçar lakin umut ettikleri değil ataerkil düzenin dedikleri, kanunları olur.
Kısmen kurgu olan bu roman bırakın yaşanmış olma gerçeğini yaşanma ihtimalini düşününce bile insanın canını yakar.Yazar yaşanan bir hikayeyi kurgulayarak romanı yazmıştır.
Maryam’ın,hikayesi romanın anlatıldığı coğrafyadaki birçok kadının hikayesiyken yine onun yaşadıklarını,anlatılan olayla birçok kız çocuğu yaşamışken olayın geçtiği coğrafyanın kaderi,yoksulluğu,işliyor gözüken lakin işlemeyen bürokrasinin yansıması, bağnazlık kitabın değindiği başka noktalardır.Kampta yaşanan acıların yanında kendilerini ait hissetmedikleri dine göre eğitilmeleri bunun için zorlanmaları şiddetin psikolojik tarafıdır.
Maryam’ın mücadelesi ve bu mücadelenin neticesinde yaşadıkları yetmezmiş gibi ataerkil düzenle ve bağnazlıkla karşı karşıya kalışı romanın diğer can yakan yanıdır.
Edebiyatta,polisiyede gelmiş geçmiş en ilginç karakterlerden olan Arsen Lüpen karakteri gerçek hayatın içindeki Marius Jacob’dan esinlenerek Maurice Leblanc tarafından yazılmıştır.
Arsen Lüpen hırsızların en ilgincidir.Elimdeki özel baskı hikayelerinden bir seçki.Serinin üç ayrı kitabı birleştirilerek basılmış.İlk bölüm Kibar Hırsız ve dokuz
Ah durağanlık,aynı olma hali , değişimi yaşamamak ve hatta devinmeden durmak ne yorucu ne sıkıcı ve ne denli yük değil mi? Fırça İzi Bırakmadan şiiri bu durumu ne güzel ne ince anlatmış ve sormuş.Şiirden son iki dizeyi paylaşıyorum: “dışarıda mesnetsiz haberler vardır evde hep bir kişilik boşluk/ sen geldin de tamamlandım diyebilsin diye kadınlar”
Biliyorsunuz şiir kitabı paylaşımlarımda bir şiirin tamamını aktarmıyorum, şiirlerden bir yahut birkaç dize paylaşıyorum.
“Sığmaz bir yuvanın adresi zarflara
Haklıdır yerden göğe mektuplar ve pulları
Ekran ışığı azaltılmış cihaz gibi şimdi dünya
Yağmurlarla dikilmiyor bulutların yırtıkları “
Şiirlerin genelinde kendi dünyasına ve etrafındaki kişilerin dünyalarına sıkışmış fakat hareket etmek isteyen karakterlerin bir ruh hali var.
Şairin anlatımı açık ve şiirleri çok sevdim .Ayrıca kendime ayırdığım, iki üç kez okuduğum ve zannediyorum tekrar tekrar okuyacağım Göç Mevsiminden Hatırda Kalan , Fırça İzi Bırakmadan ,İlk Nüsha şiirleri özellikle çok sevdiklerimden oldular.