Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

575 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
AİT OLMA ELEĞİNDE İNSANIN ELENMESİ
YouTube kitap kanalımda Marcel Proust'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: youtube.com/watch?v=n5e0iz7... Dreyfus yanlısı, Dreyfus karşıtı, Yahudi yanlısı, Yahudi karşıtı, 15 Temmuz yanlısı, 15 Temmuz karşıtı, bilgi yanlısı, bilgi karşıtı... Peki, insan bunun neresinde? Park ve Burgess gibi sosyologlara göre birey, belirli bir statüsü olmayan kişidir. Onlara göre biz, dünyaya birey olarak geliriz, toplum içinde belirli mevki ve statüler kazandıkça kişi olmaya başlarız. Aynı Sartre'ın "Varoluş özden önce gelir." demesi gibi varoluşumuzun yazgısında da birey olmak vardır, kişilik özümüz ise birey hamurunun belirli mevki ve statüler eşliğinde ustaca yoğrulmasından meydana gelir. Birey, döneminin olaylarına ne kadar tanıklık edip sessiz kalmıyorsa o kadar da kimlik mertebesine ulaşma hakkı kazanabilir. Şimdi, bir birey düşünün. Bu da Proust'un Kayıp Zamanın İzinde serisinin anlatıcısı yani başrol karakteri olsun. Biliriz ki, roman karakterlerinin yaşamları boyunca olacakları varlık, girecekleri sosyete, aşık olmak isteyecekleri kadınlar çizilmiştir. Bunların özü ise Proust'un düşünce toprağının içine düşen hayal kırıklıkları, ulaşılamamazlığın verdiği kesintisiz arzu, duygulanımların seri ilerledikçe sanat göstergelerine ulaşma ihtiyaçları ve karakterin acıları, rahatsızlıkları, sorgulamaları sonucundaki kimlik kozalağıdır. Yazarın izlenim göğünün altındaki düşünce toprağı, ağaç olan bireyin varoluşunu ve yazgısını tamamen eline almıştır. Öz, varoluştan önce ya da en azından aynı sırada gelmektedir, demişti Sartre da. Proust'a göre öz, zamanı yakalamaktır. Proust'un karakterlerinin zamanı yakalamak için hayal kırıklıkları, acıları ve rahatsızlıkları eşliğinde özlerinin oluşturulma süreçlerinde bulunmaları gibi. Bu yüzden de Yahudiliği, ırkı, kendisinin belirleyemeyeceği türden kalıtımsal özellikleri, ızdırari kaderi ona bir yol çizmez. Yalnızca seçeneklerini daraltabilir. Seçeneklerinin daraltılmış olmasının en iyi örneği Guermantes Tarafı kitabının sosyete muhabbetlerindeki insanların Yahudi ya da Dreyfus yanlısı-karşıtı olup olmamalarına göre ayrım yapılmalarıdır. Fakat insan ise önce varolur, daha sonra yaptıkları ve yapamadıklarıyla özünü oluşturur, denmiştir. Proust'un anlatıcısının varoluş silüetinin başlangıcını ise
Swann'ların Tarafı
Swann'ların Tarafı
ve
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
kitaplarında görmüştük. Karakterin bu noktaya gelene kadarki aşık olduğu kadınlar, peşine takıldığı insanlar, girmeye çalıştığı sosyetik gruplar, yakalamaya çabaladığı anlık hayat reaksiyonlarının hepsi yaptıkları ile yapamadıklarının Proust eleği içerisinde özünün çıkarılmaya çalışılmasıdır. Sosyeteye girmiş insanların tümünün önceden gösterişli ve bilgi gerektiren mesleklere sahip olup sonradan yozlaşmaları ile karakterin
Swann'ların Tarafı
Swann'ların Tarafı
'ndaki duygulanımlarının salt aile çekirdeğinden çıkıp çevreyi tanıma, başka gruplarda kendini bulma ve Marcel İhtiyaçlar Hiyerarşisi'ndeki "Ait olma ve sevgi ihtiyacı" ile katmanlı bir zaman bilinci edinmesi ölümüne savaşır. Siperler alınmıştır. Tüfekler göstergelerdir. Komutanlar ise insanın insanlığına ulaşması için çektiği acılardır. Fizyolojik ihtiyaçlar cephesi
Swann'ların Tarafı
Swann'ların Tarafı
ise güvenlik ihtiyacı cephesi
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
'dir. Fakat bu ihtiyaç savaşının sıralaması serinin her kitabında değişir. Hatta Kayıp Zamanın İzinde serisi okunurken duygulanım olarak bir öncekini geçen her bir kitabın Waterloo Savaşı'nda Fransızları ve Napolyon'un ordusunu hendeğe düşüren Wellington olduğunu söyleyebiliriz. Yani,
Sodom ve Gomorra
Sodom ve Gomorra
kitabı da
Guermantes Tarafı
Guermantes Tarafı
'nı o ölüm hendeğine düşürmek için savaşacaktır. Anlatıcı da bu siyasi olaylarda ne kadar boşa geçirilmeyen zaman, sanat göstergesi ve maneviyat bulabilirse o kadar hayata dokunabilecektir. Unutulmamalıdır ki, Victor Hugo'nun dediği gibi: "Zaferler azaldıkça özgürlükler artar." Anlatıcı-başrol karakteri de bunu bilir, çünkü Proust'un zaman piramidinin taşları da birbirlerine karşı sürekli sanatsal bir zafer kazanmaya çalışan "boşa harcadığımız zaman, kayıp zaman, ele geçirilen zaman ve yakalanan zaman" gibi taşlardan oluşur. Guermantes Tarafı'nda bir insanın diğer bir insana el sallayışının verdiği umut, yüksek konuma sahip olan bir kadını arzulamak, karakterin büyükannesinin rahatsızlığı, sosyete muhabbetlerindeki dönem ve Dreyfus olayı yansımaları ile sosyete göstergelerinin vasat, alaylı ve içi kof bir şekilde gerçeklenmeleri tam da karakterin boşa harcadığımız zaman ile kayıp zamanın ortalarında bir yerde devinmek olduğunu kanıtlar niteliktedir. Karakter ise bütün bu sosyetik vasatlık keşmekeşinin ortasında aklındaki hafıza bahçesinin içinde bulunan Elstir tablolarının ona hatırlattığı manevi sanat göstergeleriyle, Berma'nın jestinin heykeli hatırlatmasıyla ya da bir müziğin onu zamanında nasıl etkilediğiyle avunmaya çalışır. "Berma'nın bir jesti bir heykelin duruşunu çağrıştırdığı için güzeldir. Aynı şekilde Vinteuil'ün müziği, Boulogne Ormanı'nda bir gezintiyi çağrıştırdığı için güzeldir." (s. 44)
Proust ve Göstergeler
Proust ve Göstergeler
Baştaki soruya dönmem gerekirse, insan, hayatta izleyicidir. Hayat görüntülerinin ve duygulanım arzularının Monet, Renoir ve Cézanne gibi ressamların aktarımıyla birlikte izlenimcilik adına kavuştuğu bir kimlik dünyası devrialeminde insan, etrafındaki siyasi olayları, sınıfları, diğer insanların yaşayışlarını, jestlerini deneyimlediği ve bunlara tepki adını koyabileceği izlenimleriyle aktarmaya yazgılıdır. Nasıl ki Emile Zola, zamanın cumhurbaşkanına "Suçluyorum" adlı yazdığı mektupta zamanın Dreyfus olayı aleyhtarlarının Yahudi düşmanlığını ve ırkçılığını kanıtlamışsa, bu siyasi olayın izlenimleri o zamanın sosyetik gruplarında da kendisine yer bulmuştur. Proust'un anlatıcısı, sosyetik grupların ressamlığını yaptığı, renklerin vasatlık, boşluk ve zekadan yoksunluk olduğu tabloda, boş bir tuval olma görevini taşır. Fakat tam da bundan dolayı renkler için cezbedicidir. Sosyete onu arasında görmek için daha çok arzular. Çünkü bir tuval de, üstüne hangi renklerin boyanacağını, hangi ressamların onu deneyimleyeceğini bilmeden hayata atılır. Izdırari kaderinde tuval olmak vardır, bunu seçemez ama tuval olarak dünyaya gelmiş olması seçeneklerini daraltabilir. Yine de üstüne ne kadar vasatlık, hayal kırıklıkları, eziklik, aşağılanmışlık, ulaşılmak istenen arzuların bir bir ulaşılmazlıklarla sonuçlanması, sosyetik grupların zekadan yoksunluğu gibi renkler atılırsa o kadar da kendi aklının sanat galerisinde manevi sanat göstergelerinin zamanla fiyatlandığı bir gösteride kendine yer bulur. Sanat galerisinin sahibi ise Marcel Proust'tur. Vakit nakittir, Kayıp Zamanın İzinde serisi de Alain de Botton'un deyimiyle ne kadar kendi gözlerimizle Proust'un dünyasına değil, Proust'un gözleriyle kendi dünyamıza bakmamızı gerektiren bir bakış açısıyla okunursa o kadar bilgi olarak nakit elde edeceğimiz bir süreç olacaktır.
Guermantes Tarafı
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,480 okunma
··
1.410 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
Çok zengin, çok detaylı bir inceleme olmuş. Dikkatimi vererek okumama rağmen ‘sadece kitabı okuyanların daha sağlıklı anlamlandırabileceğini düşündüğüm’ bazı bölümler tesbit ettim kendimce:) Ancak asıl hoşuma giden, kitabı kendi içinde incelerken serinin diğer kitapları ile kurduğun ilişki oldu. Benim gibi henüz Proust okumayanlar için seri hakkında fikir sahibi olmak adına çok faydalıydı. Hugo’dan Zola’ya, Sartre’dan Botton’a kadar herkesin bir görünüp çıktığı, kitabı neredeyse hücrelerine ayıran, düşündüren ve sorular sorduran harika bir incelemeydi Oğuz... Hem okurken, hem düşünürken hem de yazarken muazzam bir emek harcamışsın ama inan karşılığını bulmuş... Emeklerine ve zihnine sağlık...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Serinin her kitabından sonra seriyle ilgili 1 kitap daha ekliyorum abi ve böylece 7 kitaplık seri 14 kitaba çıkmış olacak. Ama böyle olunca da gün geçtikçe ağaç daha çok dallanıp budaklanmaya başlıyor, bu da epey etkisini hissettiriyor insanın yaşayışında. Proust da öyle bir zamanda yaşamış ki, bu saydığımız isimlerin hepsinin yaşadığı ve savaşlarla devindiği bir çağda vermiş eserlerini zaten. Bu yüzden de gün geçtikçe serinin kitapları da daha çok kaliteleniyor diyebilirim. Değerli yorumun için teşekkür ediyorum, bizi daha çok düşünmeye sevk eden kitaplarla buluşabilmek dileğiyle...
Ged okurunun profil resmi
Bir gün Proust okuyacak olursam bu senin sayende olacak..
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Ben Ursula okudum sen de Proust oku o zaman. :P
8 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
L Büşra A. okurunun profil resmi
Oğuz İyi ki okumuşum seriyi diyorum senin incelemeleri okuyunca kaçırdığım noktaları hatırlatmış oluyorsun,hâlâ kitaptaki olaylar zihnimde bu incelemeye yorum yazmamışım yeni farkettim. Seriyi sanki tekrar başlamışım gibi hissettim açıkçası.. Gerçi aklımdan hiç çıkmıyor. Emeğine sağlık. :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Seriyi bitirdikten sonra önceki kitapların incelemelerini ben de tekrar okuyorum ve böyle daha keyifli oluyor sanki, ilginç bir şekilde biz de daha o zamanlar zamanı yakalayamamıştık çünkü... Aynı şeyleri ben de hissettim
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.