"Bir baba düşledim..
Her akşam eve geldiğinde koşarak boynuna atladığım 'canım babam' diye sımsıkı sarıldığım.
Ondan oyuncaklar istediğim, çikolatalar, sakızlar istediğim..
Sonra dışarıda esen rüzgar hiddetlendi sıyırdı beni düşlerimden. (Hava yağmurlu ve fırtına var, denizin bile sesi geliyor)
Hiçbir zaman babamın boynuna sımsıkı sarılmadım ona hiçbir zaman 'canım babam' da demedim, diyemedim. Karşısında hep sustum.
Hiç oyuncağım olmadı benim çocukken, 'baba bana oyuncak al' da diyemedim..
Bir yanım doldurulamaz bir boşluk, karanlık ve korkunç. Tanımadığım duygular görüyorum etrafımda, çocuklar babalarının ellerinden tutmuşlar, okula gidiyorlar, onları okuldan yine babaları alıyor akşamları..
Ve bir anne düşledim sonra,
Kollarında uyurken dünyanın enn güzel uykusunu uyuduğum, kokusunu her içime çektiğimde huzur bulduğum.. Sabahları sırf beni öperek uyandırsın diye gözlerimi sımsıkı kapadığım..
Neden büyüdüm ben, hiç istemedim o kollardan ayrılmayı, hiç düşünemedim bir gün ondan kilometrelerce uzakta olup onu çok özleyeceğimi..
Bir yanımın boşluğuna inat, sevgim, sarılışlarım, özleyişlerim... "
Füruzan, yine yaptın yapacağını aldın beni vurdun geçmiş günlere, çaldın günümden günüme..
Demişsin ya,
'Ah keşke bizler de çocukluğumuzu unutmasak..'
Nasıl unutulur o günler. İyi de olsa kötü de olsa her insanın en masum günleridir çocukluğu, unutamaz..
Küçük bir çocuk görse bile, 'bir zamanlar ben de çocuktum.' diye geçirmez mi içinden..
Ne kendi çocukluğunuzu, ne de içinizdeki çocuğu unutmamanız dileğimle...
Hep iyilikle, hep kitapla...