Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabını bi arkadaşımın vasıtasıyla tanıdım.Kitabın beni zorlayacağını hiç düşünmemiştim çünkü az çok vakıf olduğumu düşündüğüm fikirlere bi kat daha çıkmaktı amacım.Aslında beni yanıltmasıda hoşuma gitmedi değil.Çünkü uzun zamandır beni zorlayan kitaplarla karşılaşmamıştım.Bi yerde okumuştum bi adam okuduğu hiç bir kitabı beğenmiyormuş.Adama o zaman niye okuyorsun diye sorulduğunda adam çünkü hala arıyorum, beğendiğim kitabı bulunca artık okumayacağım diye ifade etmiş.Aslında benim bu kısa dialogdan anladığım sürekli bi yolcu olmak gerektiği.Tabii kitabın beni zorlaması üzerine hayat felsefem olan "Memento Mori" dedim kendime bir kez daha.:)
Yazarımız kendini Jungcu bir psikanalist, şair ve cantadora - eski öykü derleyicisi- olarak ifade eden Clarissa Pinkola Estes.Uzun bi süreçteki birikimlerini kitapta toplamış yaklaşık 25 yılda ( farklı söylemler var ama önemli olan birikimlerin niteliği ) tamamlamış kitabını.Bu bana acaba gerçekten bi kitap ne kadar sürede yazılmalı sorusunu sordurttu.Hani ilham perisine bağlı diye söylemler vardır bazısıda sadece masaya oturmak yeterlidir tarzında galiba bana ikisi de çok tatmin edici gelmiyor.Bunun sebebi ilham perisinin genelde duygu yüklü kitaplar yazdırması ve masaya oturan yazarların genelde maddi çıkar gözetimi galiba.Bana göre bi fikir bi ağaçın meyve vermesi misali olgunlaştıktan sonra kağıda dökülmeli.
Kitap toplamda 16 öyküden oluşuyor.Ama öyküler öyle öyküler ki sürekli bi düşünme noktasında ve farklı bir bakış açısıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Öyküleri arketipler vasıtasıyla anlamlandırıyoruz.Peki, nedir arketip?Basit anlatımıyla semboller demektir.Bir kavramı kavram yapan ilk sembol,ilk tanımlama.Negatif ve pozitif tüm yüklemelerden arınmış ilk yapıtaşı.Burada en önemli arketipimiz vahşi kadın arketipi ve bunun peşinde oluyoruz kitap boyunca.
Estés'e göre, kurtlarla kadınlar arasında, vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik bir benzerlik vardır. Kurtlar ve kadınlar arasındaki bu benzerlik, Vahşi Kadın arketipinde ortaya çıkar. Estés'in ilginç örneklerle betimlediği bu arketip, doğayla bağlarını kopartmamış ve seçim/seçimlerini yaparken duygularını temel alan kadınları içeriyor.
Yazar “Vahşi Kadın”a içgüdüsel doğa da denebileceğini ama onun aslında bu doğanın arkasında yatan, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası, özgün ve özlerinde var olan doğası da denebileceğini savunur. Vahşi kadına dair şu ifadeleri
kullanır: “Vahşi Kadın bütün kadınların sağlığıdır. Onsuz, kadınların psikolojisi anlamsızlaşır. Bu yabanıl kadın, prototip kadındır… Hangi kültür, hangi çağ, hangi politika olursa olsun, o değişmez. Döngüleri değişir, simgesel temsilcileri değişir, ama özünde o hiç değişmez. Neyse odur ve bir bütündür.”
Peki kadın kendi doğasında varolan vahşi kadın arketipini nasıl kaybetti.Bunun en büyük sebebi öncelikle insanın doğaya yabancılaşması lakin kadınların tamamen doğa ile bağını koparması.Oysaki Neolitik Çağa kadar yani Tarımsal Devrim den
önce avcı-toplayıcı toplumda kadının toplayıcılığı erkeğin avcılığından daha önemli ve merkezi bire noktaydı çünkü av bulmak şu an düşündüğümüz kadar kolay bir faaliyet değilmiş.Çünkü bu kadar türsel çeşitliliğe sahip değil daha dünya.Neolitik çağla birlikte erkek egemen toplum kadını maalesef her alanda arka plana itmiştir.Kadına yüklenen vasıflar bitmek bilmezken erkeğin kas gücü öne çıkmış ve günümüzde kas gücüne gerek kalmamasına rağmen her alanda kadınlar hala geri kalmışlıkla baş ediyor.
Farsça da kadın " Jin " demektir." Jin "dan ise "Jiyan " yani yaşam türemiştir.Dikkat edin yaşamdan kadın değil kadından yaşam türer farsçada.Oysa biz de "adam" kelimesi "insan" demekken erkeklerin sahiplendiği bi kelime noktasına gelmiştir.Bayan kelimesine hiç girmiyorum bile.Bunu anlatmamın sebebi kadınlara haklar kelimeler ile verilmeye başlanır.Öyle kanuna falan da gerek yok bilinçli olmak yeter.Ama yine bunun başını kadının çekmesi gerekir.Okuduğum bi kitapta istemek acizliktir diyordu onun için gidin alın haklarınızı kadınlar erkeklere ihtiyacınız yok.
Bu kitap kadınların kendi potansiyellerini farketmeleri için yazılmış yazarın söylemiyle.Alın okuyun çünkü hayat en çok sizler için zor.
Bu arada kitabı baştan sona okuma gibi zorunluluğunuz yok çünkü bölümler birbirinden bağımsız ve istediğiniz bölümden başlayıp istediğiniz bölümü atlayıp istediğiniz bölümle bitirebilirsiniz okumanızı.
Sizler Yaşamsınız.
Düzeltme: Yunanca ve Farsça'dan da eskidir gyn/jin/zen kelimesinin kökeni Proto Hint-Avrupa kökenlidir. Hint-Avrupa dillerinin büyükannesi sayılan dilden kalmadır.(Dimo Yağcıoğlu )