Çinin tarihini yönlendiren üç şahsiyet;
1912'de Sun Yat-sen ile, fakat bu daha çok simgesel düzeyde kalmisti;
1949da Mao Zedong ile, ama bu da hep gürültülü patırtılı geçmişti ; sonra da
1978'den itibaren Deng Xiaoping ile.
Bir ülkenin derinlemesine dönüşümünü, özellikle de ülke bu
boyutlardaysa, tek bir kisiye mal etmek her zaman tehlikeli bir yaklasimdir. Ama bir yonetici gereken vizyona, iradeye, otoriteye ve beceriye sahipse, tarihteki rolü belirleyici, hatta yeri doldurulamaz hale gelir.
Deng örneginde durum hiç tartismasiz böyleydi. Kaidesinden
paldır küldür devrilen ve bunun bilincine varip yeniden ayağa kalkması asırlar süren Orta Asya İmparatorluğun engebeli güzergâhinda,
fark Siçuan’lının müdahalesi yaratti. Ülkenin başındaki varligi kısa
sürse de koşulları geri dönülmez biçimde degistirdi.
Bu tarz dönemlerin uzun sürmesi sart degildir. Kimi zaman on veya yirmi yil, bin veya iki bin ylin verdigi hasari onarmaya yeter. Bu da tarihin hirpaladigi halklarin önünde muhtesem bir
umut nedenidir. Cöküntüden kurtulmak icin yüzyillar boyunca
acı çekmelerine gerek yoktur. Becerikli, adanmis ve hangi yonde ilerlenmesi gerektigini bilen yoneticlerle, bir kusakta her sey degisebilir. Meiji döneminin basinda Japonyada yasanan buydu. Deng Xiaoping devrinde de aynı sürecten gecti.