1930’ların İngilteresine ait farklı sınıfların hayatlarına ışık tutan Papazın Kızı, işçilerin, evsizlerin, inancın ve inançsızlığın farklı boyutlarını gözler önüne seriyor. Kitabın bazı bölümlerinde eğitim sistemine tam yerinde atıflarda bulunuyor.
Ana karakterin inanç yolculuğu ise değerlerin toplum baskısı ile dayatılması ile insanın bunu nasıl içselleştirdiğini gösteriyor. İçselleştirdiğimiz bazı değerlerin aslında zorlama ile düşünmeyerek yapılan günlük rutine nasıl dönüştüğünü gösteriyor.
Toplumdaki bireylere sinen cahillik ve ahlaksızlık, işçi sınıfına verilen değer (!),
Toplumu her bir değeri içerecek şekilde iki ayrı kesimine ait örnekleri öyle güzel vermiş ki dönemi bulunduğu şartlarla değerlendirmek çok daha kolay oluyor. Zengin ile fakir, ahlaklı ile ahlaksız, inançlı
ve inançsız, aç ve tok… Bu çatışmayı okurken günümüzde de bazı şeylerin hep aynı kaldığını fark ettim. Seneler geçse de sınıf ayrımının, din algısının, eğitim sisteminin hiç değişmediğini fark ettim.
Muhteşem bir anlatım, muhteşem bir zekâ.
Kesinlikle tavsiye ediyorum