Yavaş yavaş doğruldum, telefonu elime aldım, yüzüm yanıyor, yüzüm kanıyor, yediğim tokatların etkisini atlatmaya çalışıyorum. Kolay değil. Bir değil, iki değil, üç değil, çok defa tokat yedim yüzüme, çok defa yumruk yedim, yüzüme değil, yüreğime... Hayır, babam vurmadı, vuramaz da, ölüler dirilemiyor(henüz), Abim de vurmadı, vuramaz da, ben daha güçlüyüm.
Hakan Günday vurdu, ben yeter dedikçe (yetmez daha sert) daha sert vurdu ve daha sert...
Bir kitapla yaptı bunu, her zaman bir kitabıyla beni yerden yere vurdu. (yeter dediğime bakmayın zevk alıyorum bundan, benim ruhumda da mazoşistlik var galiba). Her defasında da kalkmayı başardım. Bakalım ne zaman tuş yapacak beni. Bakalım ne zaman amacına ulaşıp beni dibe çekebilecek...
Bir insan daha ne kadar dibi görebilir ki zaten?
Şiddeti çok seviyor demek
Hakan Günday Şiddetin her türlüsünü seviyor ya da nefret ediyor ikisi arasında ince çizgiyi anlamak güç.
"
Oğuz Atay ve şiddet çok alakasız değil mi?" diyebilirsiniz evet ama cevabını alamazsınız çünkü cevabı kitapta.
İki insanın, anlamsız ve şiddet dolu yolculuğu...