Kübra
@gallifreyan
İstanbul
24 Haziran
263 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Herkes öldürür sevdiğini
*
Bu adam sevdiğini öldürmüştü
Ve bu yüzden de ölmüştü.
*
Bir zamanlar Kraliyet Muhafızları’nda süvari olan C.T.W. kendisini aldatan eşini öldürür ve hapse girer. Tıpkı 2 senelik cezasını çekmesi için aynı yere, Reading Hapishanesi’ne kapatılan 
Oscar Wilde gibi. Tek fark kendisinin idam edilecek olmasıdır. Wilde idam sürecine tanık olur, çok etkilenir ve bu şiirleri hapishaneden çıktıktan sonra onun anısına yazar. Yazdıkları, C.3.3. mahlası ile basılır. Wilde’ın hapishanede C blok, 3. kat, 3 numaralı hücrede kalmasından gelir bu isim. 7. Baskıya dek kitabın yazarı gizli kalmış, sonrasında ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bu kitap Wilde’ın yazdığı son eserdir.
Rahmetli 
Tuncel Kurtiz ‘in sesi de hep kulağımdaydı. Keşke tamamını okusaymış. Ne güzel olurdu hepsini ondan dinlemek. Nur içinde uyusun.
*
Derinliklerden,
Derinliklerden, demekmiş De Profundis.
Mektubun ağırlığının, önce başlığında hissedilmesi için seçilmiş sanki. Oscar Wilde bu mektubu Alfred Douglas için yazmış. Yazdığı her kelime kalbinin ve ruhunun derinlerinden kağıtlara dökülmüş. O kadar ağır, o kadar acı ki yazdıkları; içten içe bu mektup bana yazılsaydı vicdan azabından ölürdüm diye düşündüm.
Okur Takip Önerileri
Özgürlük ve Tutsaklık Üzerine
Hikayenin çoğunlukla gerçek olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. 
Jack London bu kitabı San Quentin Hapishanesinde 5 sene kalmış arkadaşından (Ed Morrell) esinlenerek yazmış ve aslında hapishane koşullarına, orada mahkumların maruz kaldığı işkencelere ve idam cezasına dikkat çekmek istemiş.
Profesör Darrell Standing bir arkadaşını öldürür ve San
Acımasızlık kendimize olan merhamettir
“Tanrılar istemişler de dokumuşlar yıkımı insanlara,
gelecek kuşaklara destan konusu olsun diye.” s.144 diyor 
Homeros
İşte 
İlyada ile tanışıp, zekasına hayran kaldığım Odyyseus’un başına gelen ve bitmek bilmez acıların, dertlerin destanı 
Odysseia
İlyada biter bitmez Odysseia’yı okumaya başlamıştım. Açık ara farkla Odysseia; İlyada’dan daha
İlyon’a Şiirler
Bir varmış, bir yokmuş, Troya diye bir kent varmış. Bu kent boğazın kilit noktasına, tanrıların hüküm sürdüğü tepeye kurulmuş. Uğruna savaşlar verilecek olan bu toprak bizim bildiğimiz şekliyle, Çanakkale.
Yazarımız Homeros ‘un da İzmirli olduğu söylenir. Hakkında daha birçok söylenti vardır. Bazıları onun en büyük öğretmen olduğunu söyler
‘İnsan’lık hakkında;
“Varoluşun Absürt Manzaraları” demiş yazar kitabın adına. Gerçekten de bu kitap insanın varoluşunu farklı yönleriyle ele alıyor. Önümüze de absürt manzaralar çıkıyor haliyle.
İnsan ve insanlık farklı birinin gözünden anlatılmak istenmiş ve bunun için de Azrail seçilmiş. İtiraf etmeliyim ki kitabı okumaya başlarken bunu hiç beklemiyordum.
Görevi, vakti geldiğinde insanların ruhlarını ‘toplamak’ olan Azrail, her nasıl olduysa günlük listesinde bir yanlışlık yapar. Hatasını fark ettiğinde ise eksik ruhu bulmak için insanların arasına karışır. Sonrası gerçekten içler acısı.
Düşünebilen, en üstün varlık olarak yaratılmıştır insan. Fakat Homeros ‘un dediği gibi; “Şu dünyada soluk alan, yürüyen yaratıklar arasında insandan daha acınacak bir yaratık yok.” ( İlyada - s.385)
Hayata bir Azrail’in gözünden bakmak farklı bir deneyim oldu. Bu yönüyle bana 
Fernando Pessoa ‘nın 
Şeytanın Saati isimli kitabını hatırlattı. Orada da Şeytan’ı dinlemiştik.
Sanırım yazar 
Muhammet Oğuzhan Yalçın da Fernando Pessoa hayranı. Önsözüne onun harika bir alıntısını ekleyerek başlamış çünkü.
Gün geçtikçe insan ve insanlık o kadar rezil bir hale geldi ki, ben de incelememi Fernando Pessoa ‘nın çok sevdiğim bir başka sözüyle bitirmek istiyorum.
“Kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi.” - 
Huzursuzluğun Kitabı s.27
*Kitabını harika bir notla, imzalayarak bana hediye eden Muhammet Oğuzhan Yalçın ‘a sonsuz teşekkür ediyorum. Umarım yazmaya ve bizleri şaşırtmaya devam edersiniz.
Ya birbirimizi seveceğiz ya da ölüp gideceğiz.
Kitabın ismi yüzünden tabii ki maddeler halinde, bölümlere ayrılmış 21 ders okuyacağımı düşünmemiştim(!) Yani eğer siz öyle düşündüyseniz; düşünmeyin, öyle değil.
Yuval Noah Harari kendisine röportajlarında sıklıkla sorulan soruları derlemiş aslında. Kitabın içinde günümüze, geçmişe ve geleceğe dair izler bulacaksınız. Siyaset, politika, ekonomi, ticaret, teknoloji, edebiyat, din... ne ararsanız var. Hatta yazmadığım ama aradığınız bir şeyler daha varsa korkmayın. Eminim ki onları da bulacaksınız.
Okurken tam sıkılıp bırakacak gibi olduğum her an yazar ilgimi çekecek bir örnek verip beni devam etmeye zorladı. Aslan Kral ve 
Cesur Yeni Dünya atıflarını çok severek okudum.
Bir de kaplumbağa vardı tabii.
"Dünyanın koca bir filin sırtında durduğuna inanan adamla
ilgili bir öykü vardır." diyor Yuval Noah Harari
"Adama filin neyin üzerinde durduğu sorulunca, dev bir kaplumbağanın üstünde duruyor demiş. Peki ya kaplumbağa? Çok daha büyük bir kaplumbağanın sırtında. Peki ya o, çok daha büyük bir kaplumbağa. Adam daha fazla dayanamamış ve, 'Boşuna sorma. Oradan sonrası hep kaplumbağa,' demiş."
İşte öyle, sonrası hep kaplumbağa!
Ömür Muhasebesi
"En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir." s.57
İncelememe bu sözle başlamak istedim çünkü kitabı bir ders kitabı olarak görüyorum. Anı yakalamak, mutlu bir yaşam elde etmek fakat yaşamın kısalığını da unutmamak hakkında dersler veriyor 
Seneca
Kendisi Stoacılık Felsefesini benimsemiş, hatta bu felsefeye büyük
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı ÜzerineSeneca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20217,6bin okunma
İnsanlığın rezilliği üzerine
'Korkunç bir öykü' yazıyor ilk sayfasında. Bence gerçekten de öyle. Korkunç.
Bir cerrahın neşteriyle başlıyor her şey. Bu bilim insanı bir köpeği insana dönüştürmek üzerine bir deney yapıyor. Kitabı zorla bitirdim doğrusu. Beni oldukça yordu. Sadece 132 sayfalık olan bu roman aslında o kadar derin anlamlar taşıyor ki yazıldığı dönem yasaklanmış ve ancak 62 sene sonra kendi ülkesinde zincirinden kurtulmuş.
'Ey, evrim teorisinin muhteşem kanıtı! Ey, köpekten kimyager Mendeleyev'e uzanan muazzam zincir!' s.69 diyor kitapta. Fakat ardından da her konuşanın insan olamayacağını vurguluyor.
Toplum eleştirisi ve siyasi göndermeleri ile sadece kendi döneminin değil, şimdinin de izlerini taşıyor. Şu kadarcık sayfaya dünyaları sığdırmış 
Mihail Bulgakov
Beni etkilemedi diyemem.
'Şunu anlayın ki, asıl korkunç olan artık köpek kalbi değil, insan kalbi taşıması. Yani doğada var olanlar arasında en rezilini.' s.113
Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk
Herkesin biraz da olsa bildiği üzere Hasan Sabbah'ı ve onun haşhaşla kandırdığı fedailerini anlatan bir roman. Yalnız Hasan Sabbah ve dönemin ünlü diğer isimleri 
Ömer Hayyam , 
Nizamülmülk ve 
İmam Gazali hakkında yazılanlar tıpkı 
Amin Maalouf 'un ünlü ve benim de çok sevdiğim romanı 
Semerkant 'ta olduğu gibi kurmaca. Bu iki kitabı okurken aslında bunların
Istırap molası
'Bu kitap, hiç hayatı olmamış bir adamın biyografisidir.' s.666
Kitabı okuyanlar hak verecektir buna. Aslında biraz eksik bir söz bu bence. Çünkü bir ihtimal huzursuzluktan boğulmadan kitabı bitirebilir ve biraz da Fernando Pessoa 'nın hayatı hakkında bilgi edinirseniz; bu kitabın hiç hayatı olmamış birden fazla adamın ve onları zihninde
Ege'nin Altın Çağı
Kitabın Theogonia kısmında tanrıların doğuş hikayesini anlatmış 
Hesiodos . İşler ve Günler'de ise insani tecrübeleri ele alıyor. Akıcı, basit bir dili var. Anlaşılması hiç de zor değil. Ben 
Akhilleus’un Şarkısı , ardından da 
Zincire Vurulmuş Prometheus okumuş, mitolojiye iyice merak sarmıştım. Bu kitaplar dışında da genel olarak tanıdığım öyküler, bildiğim isimler vardı. Fakat konuya hiç ilgi duymayan biri de bu kitabı okuyabilir. Zaten kitabın sonuna bir sözlük de eklenmiş.
Bu kitapta da Prometheus Efsanesi'den bahsediliyor. Fakat 
Aiskhylos ve Hesiodos arasında dağlar kadar fark var. İkisinin de farklı şekilde anlattığı bir Zeus ve Prometheus var. Ben Aiskhylos 'un kaleminden daha çok keyif almıştım doğrusu. Ayrıca onun hikayesi biraz daha tutarlı ve mantıklı gelmişti bana. Yine de ortak paydaları da yok değil.
Herodotos ; "Tanrılar dünyasını Homeros ile Hesiodos yaratmıştır." diyor. Hesiodos 'un günümüze ulaşan yalnızca 2 kitabı var. Onlar da bizim birleştirilmiş olarak okuduğumuz 
Theogonia - İşler ve Günler . Bunu bitirdiğime göre sırada Homeros 'un eserleri olmalı. Gerçi ben doğru bir sıralama yaptığımı sanmıyorum, siz bana uymayın.
İyi bir karşılaştırma yapmak için hepsini okumak gerekir. Belki o zaman mitolojiye biraz olsun hakim olunabilir. Çünkü öğrendiklerimizin buzdağının görünen kısmı olduğunu 
Azra Erhat yeterince açık sunuyor. Kendisi kitabın sonuna, yazdığı incelemeleri ve daha bir çok efsaneyi işlemiş. Öylesine büyük bir emek var ki bir kitap içinde kaç kitap okudum sayamadım. Emeğine sağlık Azra Erhat . İyi ki yazmışsın.
"Bizimle dirilecek bir gün,
Ege'nin altın çağı.
Yanıp yarının ateşinden,
Eskinin ocağı." - 
Bülent Ecevit
Başkaldırının Ateşi
*
Titan olan Prometheus'un, Tanrı Zeus'a başkaldırışının öyküsü olarak özetlense de, aslında bir insanlık tragedyasıdır Zincire Vurulmuş Prometheus
Efsaneye göre Prometheus, akıl gücünün taşıyıcısı, insanın ve daha önemlisi insanlığın yaratıcısıdır. Prometheus çok zeki ve öngörülüdür. Zeus'a titanlar ve tanrılar arasındaki savaş sırasında çok desteği
