SADIK BAYDERE

Sabitlenmiş gönderi
Başını dikip göğü seyreden, Alnını açan sen; Aklını da yücelere taşı ki Ruhun ezilip dibe çökmesin, Dünyevi bedenin göğe akarken...
Boethius
Boethius
(480-524)
Felsefenin Tesellisi
Felsefenin Tesellisi
Reklam
108 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
İpekten Örer Zırhını
İpekten Örer ZırhınıDilek Türker
7.4/10 · 40 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yine başladı aynı eziyet. Böylesi değişir mi hiç? İçi çürük adamın, insan ziyanı... Hastaneden çıktık ya sürprizim var, seni bir yere götüreceğim dedi. Git Allah git, sürdü arabayı. Meğer bir mezarlık satın almış ikimize, yan yana. Ölüm bile ayıramaz bizi demez mi !..
Cılız bir deredeki taşlardan sekerek öte yana geçmeyi getiriyordu aklına bazen. Donmuş bir yokuştan aşağıya kaymayı. Bir gülün yapraklarını tek tek koklamayı ya da yeni süt emmiş karnı tok bir kuzunun başını okşamayı...
Reklam
Her şeyin hızla değişmesine, zamanın hevesle yitmesine karşın gizemli bir lanet gibi bazı şeyler hep aynı kalacaktı.
Görebilmek...
Karısının alnı ve çenesinde oluşan çökükler, kıvrımlar, büklümler dilini kestiremediği bir hiyeroglife dönüşmüştü sanki. Oysa biraz daha dikkatli baksa koca harflerle ağlamaya hazır bir "bıktım usandım artık" yazdığını hemen görecekti.
Kül gibi...
Yıllardır aynı pencereden hayata kül gibi bakan bir kadındı Sevinç. Bir damla suda sönmeden önce estikçe kıvılcımları etrafa saçılırdı.
Bahar...
Sevin, sevilin... Mevsimler ne güzeldir. Bahar gelince kutlayın...
Kötünün iyisi...
Çocukluğumdan beri önce felaketi aklıma sokar, sonra da duaya muhtaç ederdi beni.
Reklam
Suskunluk...
Sonunda tükenen şeyler ve yeni başlangıçlar vardı hayatta. Yeter ki dilinin ucuna gelen şeyleri açık ve doğrudan söyleyebilsindi.
Yalnızlık...
Yüzme bilmeyen birinin denize atlaması gibi, ne karaya çıkabiliyorsun ne de yüzebiliyorsun, sadece çırpınıyorsun diye her derdi tasayı kendine yoruyordu. Her şey yalnızlıktan diye geçiriyordu içinden öyle zamanlarda.
Sayfa 46 - SunaKitabı okudu
Kar ve huzur...
Kar yine usulca atıştırmaya başlamıştı. Artık yağmıyor da salınıyordu sanki tane tane. Simli kartpostallardaki gibi bir huzur vardı şimdi dışarıda.
Başak Tarlası...
Çocukluğumdan beri başak tarlası görmemiştim. Oysa ne çok severdim. Hayatımda ilk okuduğum kitabın adıydı Gülyüzlü Tarlalar. Bunu hatırlamak iyi geldi. Gün boyu orada duran kıymığı, battığı yerden çıkarmışım gibi rahatladım...
Robotlar...
Yıllar sonra bu dünyanın daha da yaşanmaz bir yer olacağını görüp kendimi şanslı hissetmek hissetmiştim.
Devlet ve Yönetim ...
Gök Türkler'de il yani devlet, hükümdar yani kağandan önce gelmektedir. Devlet, Tanrı tarafından verilir, kağanın ve milletin durumu Tanrı tarafından tayin edilirdi: "İl berigme tengri (il veren Tanrı)". Kötü kağanlar ile yolundan çıkmış Türk milletini Tanrı zaman zaman cezalandırıp devleti ellerinden alıyordu.
Sayfa 28 - Ahmet TaşağılKitabı okuyor
1.752 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.