Kitap saçmalık abidesi -eğer günümüze göre düşünürsek-
Erkek karakterimiz namı değer; güçlü, kudretli, heybetli, kadınlar onu görünce bayılıyor lakaplı, Rolfe. Kadın karakterimiz olan; Ceidre’ye kitabın ilk başında te*avüz etmeye kalkıyor. Bildiğiniz direkt selam sabah yok yani… nasılsın iyi misin demek de yok…
Ve Rolfe kitabın ilerleyen yerlerin de, Orta Çağ’da pagan inanışı olan “ilk gece hakkı” bahanesi ile kadına te*avüz ediyor. Tabii bizim akıllı mı akıllı(!) beyni ile düşünme yetisini kaybetmiş Ceidremiz ise ne yapıyor dersiniz?
A) Adamı öldürmeye çalışıyor.
B) Gece uyurken adamı boğuyor.
C) Adamı hadım ediyor.
D) Adamı 31 yerinden bı*aklayıp atıyor.
E) Hiçbiri
Evet, doğru bildiğiniz. Cevabımız, hiçbiri olacaktı. Kadın, ADAMA AŞIK OLUYOR. Hajsjsjssjsj sinirim bozuldu ya adam senin hayatını mahvetmiş, adam seni obje olarak görüyor… bir de yetmiyor kadın adamdan hamile de kalıyor.. sanıyor ki, adama ilk çocuğunu verecek. Çok masum bir düşünce tabii bu. Meğer adamın 7 tane gayrı meşru çocuğu varmış hepsi de farklı kadından. Abimiz makineli tüfek gibi maşallah tövbe tövbe.
Kitap midemi bulandırdı. Tabii yıl 1050 yani o dönemin orta çağında kadının değeri belli. Aşkın anlamı bu demek herhalde o dönemler de bilemiyorum. Ben tahammül edemedim. Okuduğum en kötü Historical Romence kitabı, açık ara hemde.
Ah Pegasus vah Pegasus madem devam etmeyecektin neden seriyi aldın ki…
Ben büyük bir, Immortals After Dark serisi hayranıyım. Kresley Cole ablam ne yazsa okurum. Anamdır, babamdır.
Seriyi çok sevmemin nedenlerin biri; kadın koca bir evreni sadece vampirler ve kurtadamlardan ibaret yaratmamış. Her şey var kitapta. Aklınıza gelebilecek bütün canavarlar, yaratıklar ve tabii ki gariban insanlar. Pegasus seriyi dokuzuncu kitabına kadar Türkçeye çevirdiği için artık iş baş düştü diyerekten indirdim ve okumaya başladım onuncu kitabını. Kitaptaki karakterler, serinin birçok yerinde gördüğümüz kişiler sadece erkek karakter ile ilk defa tanıştım.
Regin bir Valkyrie ama bir melez de… parlayan ve parlamasını sağlayan bir gücü var. Lanete uğramış sevdiği adam sürekli gözlerinin önünde ölüyor.
Declan (Aidan olarak da biliniyor) bir Berserker ama ölümlü… sürekli reenkarnasyon geçiriyor ve her hayatına başka bir adam olarak uyanıyor. Regin’in kim olduğunu hatırladığı anda da ölüyor.
Bu kitabı serinin diğer kitaplarına göre çok sevemedim. Declan çok ilgimi çeken bir karakter olmadı ama Regin’in her kayıpta güçlü durmaya çalışmasını okumak beni derinden üzdü…
Bir sonraki kitap Lothaire’nin kitabı bütün seri boyunca en en en merak ettiğim kişi buydu. Ona da en kısa zaman da başlayacağım.
Seri de en merak ettiğim kitaptı ama hevesim kursağında kaldı.
Seri öyle bir düğüm ki sürekli bir sonraki kitaptaki karakterleri merak ediyorsunuz, sonra o kitabı da okumaya başlayınca hevesiniz sönüyor ama tekrardan bir sonraki kitaptaki karakterleri merak ediyorsunuz. Yani küçük bir kısır döngü hshshsjshs
Lakin bu serinin; sizi günün derdinden, bir önceki kitabın sıkıcılığından ya da kitap okuyamama durumunuzdan anında çıkaran bir büyüsü var. Gerçekten çerezlik.
Dramonie Fanfic okumak benim için yeni bir şey değil ama bu okuduğum en iyisiydi.
Bu Fanfic, Harry’nin öldüğü ve Voldemord’un kazandığı alternatif bir dünyada geçiyor. Damızlık Kızın Öyküsünden de ilham alan yazar, hayatta kalan bazı cadıları annelik programına katıldığı bir olay örgüsü de oluşturmuş. Olaylar oradan itibaren başlıyor. Kitabın ileriki sayfalarında baya uzun bir Flashback bölümüne maruz kalıyoruz ve bu kısımlarda öyle şeyler öğreniyoruz ki… bildiğimiz her şeyi aslında bilmediğimiz…
Ben çok sevdim elimde telefon gece üçlere kadar okudum. Dramonie her zaman en sevdiğim çiftlerden olacak.
ManacledSenLinYu · Independently Published · 202215 okunma
Hayatımda okuduğum en bencil kadın bu kitaptaydı. O kadar nefret ettim ki kadından son sayfalarda sinirden saçımı başımı yolma noktasına geldim.
Kadının bencilliğinden dolayı kitabı sevemedim zaten ilk yarım bırakmıştım, bugün devam etmeye ve bitirmeye karar verdim. Gerçekten değdi mi böyle yapmana be Alissa?
Dar KapıAndré Gide · Can Yayınları · 20222,930 okunma
Kitap o kadar farklı ki yani nereye çeksem oraya gelecek gibi ama gelmeyecek gibi de… Kurgusu bir kere diğer fantastik kitaplara hiç benzemiyor. Farklı bir konusu ve konuyu kapsayan değişik kartlar var…
Zamanında kralın biri kötü bir anlaşma yapmış ve krallığını sise mahkum etmiş (diğer bir adı ile Ormanın Ruhu). Bu sise bulaşırsanız nanay… ölmüyorsun ama “keşke ölseydim be” diyorsun. Sis size değişik bir güç bahşediyor. Sise bulaşan insanlara “yozlaşmış” deniyor lakin bazıları bunu demek yerine daha kibarca “enfekte” olmuş demeyi de tercih edebiliyor.
Sihir var, yok değil fakat insanlar sihirlerini kartlar vesilesiyle gerçekleştiriyor. Siyah At, Kâbus, Ayna, Peygamber vs. (Daha aklıma gelmeyenler de var) gibi kartlar var ve bunların hepsinin sihri de birbirinden çok farklı. Hatta karta üç kere dokununca o kartın sihrini kullanmaya başlıyorsunuz. Evet sanki kıraathanede dayılarla pişti oynuyormuşsunuz gibi de düşünebilirsiniz.
Kitabı okurken ilk başlarda hayal kurmakta sıkıntı yaşasam da, sonradan içine fırt diye çekiliverdim. Karakterler harikaydı. Yazar korkularını, heyecanlarını ve mutluluklarını o kadar güzel işlemiş ki okurken size yapmacık gelmiyor. Ben genel olarak çok beğendim ikincisi çıkınca da alır okurum.