''Gerçekten sevdiğim pek az insan var, hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.''
''Çoğunlukla bu dünyadan tiksinmeme sebep varsıl ve itibarlı kişilerdir. Tanıdığım alçaklara gelince, ki sayıları hiç de az değildir, onları, istisnasız hepsini sevinç ve teveccühle anarım.''
Hayatımda hiç fantastik kitap okumamış olsaydım belki farklı yorumlayabilirdim. Yazar tüm tuşlara basmış aynı türdeki bütün popüler kitaplardan esinlenmiş ama olmamışlık vardı yarattığı evreni sevemedim. Şimdiki zaman kipiyle yazıldığı için ayrıca nefret ettim. Karakterlere de zerre kadar ısınamadım. O öve öve bitiremedikleri Cardan favori erkek karakterlerim arasında ilk 1000'de bile değil.
Kendi alanında en sevdiğim yazar ama tadında bırakmamış. Serinin üçüncü kitabı bu tarz serilerde genelde ana karakterlere bağlı kalınır ama biz kitabın yarısında İçinde Aşk Saklı kitabından Whitney'i okuduk. ilk kitaplara haddinden fazla bağlı kalınmış ki onları okumayan bu kitaptan hiçbir şey anlamaz seri olarak bile geçmediği için muhtemelen çoğu kişi direkt alıp okumuş hiç de bir şey anlamamıştır. Judith hanım baş kadın karakterlerini o kadar abartıyor, o kadar ilahlaştırıyor ki gerçek gibi gelmiyor artık. Kadınlara sadece baş erkek karakter değil çevresindeki herkes (kedisinden köpeğine kadar) tapıyor ki Sheridan hafızasını yitirmiş en ufak bir bilgi birikimi olmayan bir kadın. Nesini bu kadar sevdiler ve yücelttiler gerçekten aklım almadı. Hafızasını kaybettiği için uçan kuşa trip atması cabası (tam bir pick me girl) işin en ilginç yanı da kayınvalidesi ve eltisi(:D koskoca düşesler) ilk gördükleri saniye kimdir necidir sorgulamadan gelinleri yapmak için kendilerini parçaladı. Stephen serinin diğer erkeklerine göre çok daha az toksikti. Diğerlerine göre de bir tık sıkıcı bir kitaptı.