Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yusuf Can

Sabitlenmiş gönderi
Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa; Oku, zirâ onu yazdım iki söz yazdımsa.
Reklam
Feth-i Mübîn
"Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.  Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih  Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa...  Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!"
Enver Paşa da Âyan Meclisi'nde Ahmet Rıza Bey'in ahiret sorularından kurtulamamıştır. Harbiye bütçesine bir buçuk milyarlık bir ek isteyen nâzıra, Ahmet Rıza Bey sorar: "Bu para nereden alınacak?.. Birçok yerde asker çıplak, hayvanlar bile yiyecek bir şey bulamıyor. Hastanelerde ilaç yok. Malûmat verilmesini isterim." Enver Paşa: "Riza Efendi'nin söylediği sözler cevaba değmez. Asker bazi yerde aç da kalır. Çünkü en büyük ve mukaddes vazifesi açlığa ve mahrumiyete katlanmaktır. Kendilerinin bu surette beyanatta bulunması dostlarımızı değil, düşmanlarımızı güldürecektir.." Ahmet Rıza Bey'in karşılaması daha az sert değildir: “... Harbiye Nazırı Paşa'nın bir Âyan'a karşı kullandıkları lisan, lisan-ı edebiyeye muvafık değildir. İkincisi bendeniz gülünecek hali söylemedim. Ağlanacak sözler söyledim... Sorduğum suallere cevap alamadığım için rey veremiyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Merkez-i Umumî içinde, değişmeyen bir çekirdek gruptan söz edilmiştir. Bu küçük grup içinde Talat Bey (Paşa), Dr. Nazım, Midhat Sükrü, Hacı Adil, Ziya Gökalp, Dr. Bahattin Şakir, Dr. Rüsuhî, Kara Kemal Beyler dikkati çekiyor.
Rapordan çıkarılabilecek en önemli sonuç artık İttihat ve Terakki'nin Osmanlıcı (Ittihad-ı Anasırcı) ve liberal olmaktan çıkıp, Türkçü (Milliyetçi) ve devletçi bir tutuma girmiş olmasıdır. O kadar ki, Türkçülük ve laiklik, Fırka kabinesindeki Şeyhülislâmları bile sinirlendirmektedir.
Reklam
Belgeye göre: Cemal Paşa, babadan oğula geçmek koşuluyla sultan ilan edilecektir; Sultan'ın yönetiminde Suriye, Filistin, Irak, Arabistan, Kilikya, Ermenistan ve Kürdistan eyaletlerinin bağımsızlıkları tanınacaktır. Projeye göre, bu koşullar gerçeklesirse, Cemal Paşa hem İstanbul'a, hem de Almanlara savaş açmayı kabul edebilirdi. Bu bakımdan, Cemal Paşa ile ilk konuşmaları Ermeniler yapmalıydılar. Proje İngiliz, Fransız (ve Arap) yayılma politikasina karşı geldiği için uygulanma aşamasına getirilmemiştir. Cemal Paşa'nın karakteri ve İttihatçılığı böyle bir girişime yanaşmasına engeldi. Zaten, hatıralarında, bu konuya dokunmamış bile.
Talat Paşa, İttihatçı takımın iç'e hakim, örgütü elinde tutan en güçlü ve bir numaralı adamı olarak görünmüştür. Karşısındaki rakiplerin ikisi de askerdi. Talat Paşa'nın örgüte, hâkim olmasına karşılık, Enver Paşa'nın da ordusu ve Teskilât-ı Mahsusası vardı.
İttihat ve Terakki'deki liderlik meselesinin kolektif bir nitelik taşıdığı söylenir.Yanlış değildir. Gerçi Talat-Enver-Cemal üçlüsü bu yargının sembolü olmuştur, ama iç hiyerarşiye asıl hâkim ve doruktaki organ her zaman için Merkez-i Umumi olmuştur. Merkez-i Umumi, İttihat ve Terakki'nin, fiili-hukuki karışımı politikasının tek ve en üstün kaynağıdır.
Çünkü, kanun dışı para edinmek "İttihatçılık şiarını en fazla zedeleyen bir hareketti. Bu bir şeref ve namus meselesiydi. en zor zamanlarda, özellikle "Ermeni tehciri sırasında", sürülenlerin mal ve paralarının Fırkaca alindığı iddiasını, İttihatçılar şiddetle reddetmişlerdir.
1910 Kongresi'yle, Cemiyet-Fırka ilişkisine daha da açıklık getirilmiştir. Fırka, Cemiyet programının gerçekleştiricisi olmuştur Merkez-i Umumi, isteklerini Fırka'ya iletecektir. Fakat kendisi siyasetle uğrasmayacaktır. Sonuçtan, Osmanlı kamuoyunu "haberdar" edecektir.
Reklam
İkinci Mesrutiyet'in yasama hayatı başladığı zaman, Mebusan Meclisinin 1 numaralı adamı, Ahmet Rıza Bey, ülke dışında ve Sen Nehri kıyılarında, memleket gerçeklerinden uzakta geçmis on dokuz yıllık tecrübeli bir Jön Türk'tü. Gizliden gizliye onun yazılarını, en azindan sürgün tehdidi altında okumuş olanlar, başkanlık kürsüsüne ondan daha layık bir aday gösteremezlerdi.
Birçok eleştiri arasında, Müslüman olmayan mebuslar -hatta Araplar ve Arnavutlar da dahil- iki noktada ısrar ediyorlar ve İttihatçı politikayı eleştiriyorlardı: Memuriyetlerin hep Türklere verilmesi ve Türkçe konuşulmayan bölgelere yerel dili bilmeyen memurlarn gönderilmesi... Ve de kanunların yalnız Türkçe olması...
1908'de şaşkınlıkla karışık bir bayram havası içinde Meclis'e koşuşmuş olan 275 kişiden 142'si Türk'tür. Bu sayıyı 60 Arap, 25 Arnavut, 23 Rum, 12 Ermeni, 5 Musevi,3 Sırp, 1 Ulah mebus izlemiştir.
1912 yılı sonunda yapılan, "dayaklı ve sopalı" seçim olarak adlandırılmış olan bu seçimde, muhalefet çok küçuk bir gruba indirgenmiş ve bir bakıma parlamento dışı bırakılmıştır. 270 İttihatçı üye karşısında, muhalefetlerin sayısı 15'i ancak bulmuştur. Bu seçimin özellikleri arasında Türkler dışındaki etnik unsurların tutumu önemlidir. Örneğin Ermeniler ikiye ayrılmışlardır: Hınçaklar Hürriyet ve İtilaf, Taşnaklar İttihat ve Terakki listelerine girmişlerdir. Yahudilerin oyları İttihatçılara gitmiştir. Öteki azınlıklar genellikle muhalefet saflarında olmuşlardır.
Türkleri Osmanlı Devleti'nde "millet-i hâkime" sayan Tanin başmuharriri Hüseyin Cahit Bey'i (Yalçın) "şoven","nasyonalist şef' olarak ilân etmeleri daha işin başındaki tutumlarının kanıtıdır.
İttihat ve Terakki, kendisine hasım iki padişah arasında (Abdülhamit ve Vahdettin) ancak Sultan Reşat 'la sürekli bir diyalog kurabilmiştir. Bu da dokuz yıl kadar sürmüştür (28 Nisan 1909-3 Temmuz 1918). Abdülhamit İttihat ve Terakki'nin doğumunu ve örgütlenmesini,Vahdettin çözülmesini ve ölümünü görmüştür. Sultan Reşat ise gelişmesine tanık olmuştur.
2.778 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.