Can Karakuş

Gerginimsiyim.
1- Kanalıma abone olun gibi saçma sapan reklam yapan ve mesaj atanlar, 2- 15-20 bin küsur insanı ya da hesabı üşenmeden takip listesine ekleyenler, 3- İnsanların paylaştığı her şeyi saniyesinde veya okumadan beğenenler, Bunlara zerre saygı duymuyorum. Bu üç gurup 1k'nın efsaneleri bence: İşsizlikte yarışırlar.
Reklam
Frank Gallagher:
İnsanlar dertlerinizi içkiyle boğamayacağınızı söyler. Bence sadece yeterince içmiyorsunuz.
Lafı uzattıkça uzatanların başına gelmesini dilediğim en masum şey:

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Reklam
Bilgisi olan?
BKM kitap'tan alışveriş yapan var mı? Sitede kitapların tedarik süreci ile ilgili bir bilgi göremedim. Ve güvenilir mi?
Hasret'imizden bir "Dilek"
Ölü evlerin değil, Düğün evlerin olsun. Kara kuşların değil, Uçan kuşların olsun. Göz ne ekecek, sevgin, Beşikte gülecek yavrun, Güneşin, yağmurlu denizin, Açan güllerin olsun. Terini serip toprağa, Kurutacak güneşin olsun. Türküler söyle dağlara, Gökyüzü kuşlarla dolsun.
Yeni yılınız kutlu olsun.
Sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yıl diliyorum..
Reklam
Bir ütopya...
—Diyelim ki gitmedim; seninle beraber olmaya devam ettik; ne değişecekti? Napacaktık? —Sevişirdik... —Başka? —Sabahları beraber uyanırdık... Ben senden önce kalkardım... Senin uyuyuşunu izlerdim... Sonra sen uyanırdın... Bana gülümserdin... —Sonra? —Sabahları çayı tek şekerli içtiğini günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum... O ilk şekeri ben atardım çayına... Zarifçe eritişini izlerdim... —Sonra? —En çok boyunundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum... —Güzelmiş... —Sonra dışarı çıkardık... Dışarıda yağmur yağıyor olurdu... Biz şemsiyeyi almazdık... Sırılsıklam olurduk... Sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik... Sonra sen üşütürdün, ayakların buz gibi olurdu... Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim... Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik... —Gider miydik gerçekten? —Giderdik... Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışın izlerdim senin... Hiçbir şey yapmazdım... Gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim... Orda öylece ağlayışını izlerdim senin, başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm... Sonra, sonra hiçbir şey yapmazdık... Öylece otururduk... Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık... Hayat bizi yalancı çıkarana dek bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.... —O zaman bir çay daha içelim mi? —Daha fazla çay içmek istemiyorum ben...
Bazen sadece bir çıt sesi...
Bazen sadece bir çıt sesi duyarsın. Bu sesi duyduğun zaman da gitmen gerekir. Bazen bir eşyadan gelir bazen üçüncü bir şahıstan... Çünkü Kader, bazıları abajur alır evlerine, bazıları da portatif bir lamba taşır yanında, bazılarının koltuk takımı vardır, bazıları da otelde yaşar... Bazen her şeyi birden istersin bazen de her şeyi bırakıp siktir olup gitmek...
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Sıra filminde..
Sabah Sabah İç Döküntüsü
İnsan 30 lu yaşlarının başından sonlarına doğru koşarken (bu yaşlarda zaman Usain Bolt mübarek, 40lı 50li yaşları düşünemiyorum) zaman kaybına pek tahammülü kalmıyor. Bu durum benim gibi evlilik ödevini gerçekleştirmemiş ya da gerçekleştirememiş bireyler için daha yoğun yaşanıyor diye düşünüyorum. Toplumun senden beklediği evlilik ödevinin yükü
Bir alıntı..
Giden en fazla gölgesini götürür yanında, Sen niye yüreğimi alıp gidiyorsun?
Reklam
Saygı, minnet ve özlemle...
"Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir."
hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... bırak, gitsin... bırak, git... Vladimir Mayakovski