İspanyol çoban Santiago'nun rüyasında hazine bulduğunu gördükten sonra Mısır'a doğru olan yolculuğunu anlatan bir hikaye bu. Daha çok şey görebilmek, ufkunu genişletebilmek için çoban olmaya karar veren genç, yer yer gezip koyunlarını güderken, bir gün gerçekleştirebileceği daha büyük bir amaç ve dünyada keşfedebileceği daha çok şey olduğunu anlıyor böylece.
Kendi kaderini gerçekleştirmek için bir yolculuğun hikayesi yani.
Yol boyunca bir kral, bir tüccar, bir İngiliz, bir çöl kadını ve bir simyacı gibi pek çok kişiyle tanışıp, pek çok farklı şey öğreniyor delikanlı. Arzuladığı hazineye doğru ilerlerken kendi benliği ve hayatın kendisi hakkında yeni şeyler keşfediyor Santiago.
Bazı insanlar arzusunu gerçekleştirdikten sonra boşluğa kapılmaktan korktuklarından sadece düşlerinde görmekle yetinirler. Bazıları ise içlerindeki o sesi bastırıp hayatlarına devam ederler. Bazıları da yolun yarısında vazgeçip, 'Devam etseydim ne olurdu acaba?' sorusuyla devam ederler yaşamlarına. Gerçekten arzuladığı şeyi elde eden kişi çok azdır.
Evrenin dili, kişisel menkıbe, evren işaretleri, sözcüklerin ötesinde bir dil... Evrende her şey bir bütündür diyor yazarımız. Hayallerinizi takip edin, yaşanan zorluklar buna engel değildir, başarısızlıktan korkmayın, kalbinizin sesini dinleyin ve vizyonunuzu açık tutun diyor bize.
Yani hem masal tadında hem de felsefi, oldukça güzel bir romandı bana göre.