Agatha Christie'nin okuduğum ikinci kitabı Kütüphanedeki Ceset; kurgunun içine çeken görselleri,bir solukta okunan hikayesi, akıl yürütmeler yolu ile kurulan bağlantıları ve aydınlatılan gizem unsurları ile çok keyif aldığım bir çizgi roman oldu. Zekice diyalogları ve mizahi yaklaşımı ile Miss Marple karakterinin ana rolde olduğu,tadımlık, keyif veren hikayelerden. Karakterlerin ve olayların heyecan verici bir şekilde görselleştirildiği bu çizgiroman, bir solukta okuduğum ve ne zaman bittiğini anlamadığım ölçüde keyifliydi.
Osman Balcıgil’in İpek Sabahlık isimli eseri Cumhuriyet’in ilk yıllarına damgasını vuran gazeteci yazar Suat Derviş’in hayatını konu edinmektedir. Genç cumhuriyette kendisi de genç olan yazar, ülkesiyle birlikte darbeler yaşamış, kimi zaman afaroz edilmiş, çok sevdiği ülkesinden uzakta yaşamak zorunda kalmıştır. Her defasında düştüğü yerden yeniden kalkmayı bilmiş bunun için mücadele etmiştir . Kitapta o dönemde yaşayan Nazım Hikmek,Mehmet Rauf ve bir kaç yazar şair ile geçen anılarına şahit oluyoruz. Osman Balcıgil ‘in okuduğum üçüncü kitabı keyif verici ve diğer eserlerinde de aynı samimiyeti bulduğum gibi bu kitapta buldum. Suat Derviş, Cumhuriyet tarihinin ilk kadın gazetecisi aynı zamanda yazarı. Ülkesi için en iyiyi isteyen aydınların gördüğü eziyetten nasibini fazlasıyla almışBu yolda, doğurmak üzere olduğu oğlunu kaybetmiş .Onlarca kez sinemaya ve sahneye uyarlanan FOSFORLU CEVRİYE isimli romanında, “hayatının aşkı”nı betimlemiş. Bu eseriyle sadece kendi ülkesinde değil, pek çok ülkede de gönülleri fethetmiş.Suat Derviş’in soluk kesen dramını, İPEK SABAHLIK’ta sevinerek, gıpta ederek, okudum . Tıpkı Nâzım Hikmet’in annesinin hayatının kaleme alındığı ELA GÖZLÜ PARS CELİLE’yi ve bir Sabahattin Ali romanı olan YEŞİL MÜREKKEP’i okurken olduğu gibi.
İpek SabahlıkOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20172,326 okunma
“Masasının üzerine koyduğu aile yadigarı vazoda, her zaman çiçeklerinin olacağını çok iyi biliyordu Suat. Çünkü, sevgili eşi Reşat Fuat'ın kendisini hiçbir zaman taze çiçeksiz bırakmayacağını yaşayarak görmüştü.”
“Maalesef güzel ülkesi, yüz elli yıla yakın bir süredir fena halde sınıfta kalıyordu düşünenlere uygulanan ağır baskı nedeniyle.
Dün de böyleydi, bugün de!
Suat, yarın da böyle olacağından fena halde korkuyordu."