Gerçekten “özgür” müsünüz?
Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük?
Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa?
Canınızın istediği saatte uyuyup, canınızın istediği saatte uyanarak, yine canınızın istediği saatlerde istediğiniz kadar çalışarak, ihtiyacınız olan parayı kazanabilmeniz mi?
Bir hafta sonu tatilinde cep telefonunuzu kapattığınızda mı özgür hissediyorsunuz sadece kendinizi?
Hayatınızla ilgili her kararınızı sadece kendinizi düşünerek mi alıyorsunuz?
Kaderinizin ipleri tamamen sizin elinizde mi?
Başkalarının sizden yararlandığını düşündüğünüz oluyor mu?
Kaybetmekten korktuğunuz insanlar yok mu?
Değişmeye ne kadar açıksınız?
Tanıtımda bu cümleler yazıyor ...
Aslında bildiğimiz ama farkında olmadığımız ya da görmezden geldiğimiz durumları güzel tahlil etmiş. Özgürlük sandığınız gibi “sınırsız” olmak değildir, tam tersine net ve güçlü sınırlara sahip olabilmenizle ilgilidir." Farkındalık ve değişimi başlatmak adına güzel bir kitap..
Diğer Muhteşem Psikoloji kitapları gibi bunda da yazarı belirsiz. Psikologlar yazmıştır diye düşünmek istiyorum :))
“Burkaya giden yolu çador açar. çador, ninelerimizin masum başörtüsü değildir yalnızca. Kafalarımızdaki köprüdür. Örtünmek bir ahlak haline getirildiğinde arkası gelir; karara karara gelir. örtünmenin sonu yoktur. kadınlar kefene kadar örtünmek zorunda kalırlar.” İşte Akhbar bu kadınlar arasında ailesini ve sevgilisini arıyor. Kadınların bedensizliğe mahkum edilmesinin yalnızca kadınların değil kadın imgesini unutan erkeklerin de kaybolmasına yol açtığını keşfediyor. Üstelik kadınları burkaya mahkum edenler Allah kadar görünmez de kılmak istiyorlar her şeyi. Gurbetten sılaya sığınan Akhbar yaşadığı bu yabancılıkla aslında hala gurbeti yaşadığını fark ediyor. Huzur bulmak için bir burkaya sığınmayı bile istiyor.
Bir erkek olarak yazarın, kadınların giydiği burkayı bu kadar iyi yorumlayabilmesi bayağı etkileyiciydi. Yazarın dili akıcı kolayca okuyacaksınız.
NOT: Çador, Çadar ya da Çadur (Farsça: چادر) İran'da kadınlar tarafından giyilen bir çarşaftır.
Bu kitap kendini arayan insanlar için yazılmadı. Merkezini yitiren insanlar için yazıldı. Dışarıya gidip aramak için değil, içeriye dönüp bulmak için kaleme alındı. İnsan merkezini dışarıda bulamaz, merkez içeridedir, bulmaya karar verdiğinizde dönüp onu yeniden keşfedersiniz. Merkezinde olmayı bilen insan için kaos yoktur, kaygı yoktur, çaresizlik yoktur, güvensizlik, yetersizlik ve korku yoktur.
Kişisel gelişim konularına ilgim vardır. Bu kitabı beğenme sebebim psikolojik terimlere boğulmamış, anlatılmak istenen bir hikaye örgüsü içinde Hande ve Selim'in ilişkisi Hande'nin anne ve babası ve çevresiyle ilişkisi anlatılarak örneklendirilmiş.
Psikoloji meraklılarına tavsiye edeceğim bir kitap. Serinin diğer kitaplarını okuyacağım. Seni Yoran Her şeyi Bırak mesela...
Beni İncitemezsinMüthiş Psikoloji · Destek Yayınları · 2023553 okunma
Dili sade anlaşılır, olay örgüsü biraz basit daha güçlü olabilirdi. Başkomiser Perihan Uygur pek de hoşuma gitmedi açıkçası. Tabii Ahmet Ümit'in yarattığı başkomiser Nevzat iyi olunca belki bu sönük kaldı biraz da. Ahmet Ümit okuyanlar bilir. Güzel bir polisiyeydi fakat daha iyi olabilirdi. İlk deneme için güzel - okunabilir.
Mezun CinayetleriTuna Kiremitçi · Doğan Kitap Yayınları · 2021362 okunma
İlk hikâyesi kitaba da adını verdiği Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’dur. Aynı işyerinde çalıştığı güzeller güzeli Reyhan Hanım’a aşıktır. İlk önce tanımadığı ama adını bildiği kurumun eski genel müdür yardımcılarından Mustafa Sami Bey vefat eder. Cenazeden sonra adamın siyah beyaz vesikalık fotoğrafını bir türlü atamaz. Ondan birkaç gün sonra ise Reyhan Hanım bir trafik kazasında ölür. Bu şokla hayata tutunacak bir neden arar durur. Bulamaz… Her iki vesikalığı da Huzur romanının içine yerleştirir. Sonrasında her cenazeye katılıp her vesikalığı saklamaya başlar. Ancak kitabın sayfa araları o kadar çok fotoğrafla dolar ki pul defterlerinin içinde saklamaya başlar. İki yüz kişilik bir ölen vesikalık koleksiyonu yapar. Bu koleksiyonu günün birinde bir gazeteci duyar. Gazeteci bir dergide paylaşmak için fotoğrafları çekmek ister. Hepsini verir adam, bir tek Reyhan Hanım’ı vermez. Vasiyeti’dir, kendi vesikalığının da Reyhan’ın karşı sayfasına koyulmasını ister. Böylece bu ciltler kapalı olduğu sürece onlar hep birbirine değeceklerdir…Burası insanı kendinden alıp götürüyor.
19 tane kısa hikaye var kitapta. Her biri birinden güzel, değişik.. Kimi zaman hüzünlendiren, kimi zaman güldüren-düşündüren. Yazarın Türk Dili ve Edebiyatı mezunu olmasından kaynaklı kalemi harika. Son moda yazarların kitapları okunmuyor. Popülerler ama insana bir şey vermiyor. Edebi değeri de yok. bu benim düşüncem tabii.
Tavsiye edeceğim kitaplar arasına girdi . {5 yıldız :) }
Yazarın "Bir Katilin Güncesi" kitabını okumuştum. Bu kitabını da o yüzden merak ederek okudum ama aynı tadı alamadım. Distopya sevenler mutlaka beğeneceklerdir.
İnsan-yapay zeka-evreni konu alan zaman zaman düşündüren zaman zaman üzen bir kurgu. dili akıcı ve anlaşılır.
Kim Young-Ha , 1993 yılında Yonsei Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra, Suwon yakınlarındaki askeri polis 51. Piyade Bölümünde asistan dedektif olarak göreve başlamış. Acaba bu deneyimlerini polisiye yazarak okurlarıyla paylaşmaz mı? Öyle bir eseri varsa de ben bilmiyorum.
Çocukların Yetişkinlerle İletişimde Dikkat Etmesi Gereken Hassas Konular, bu kitapta.
Tam on madde. Oku ve dikkat et…
Sana bir sır vereyim:
Yetişkinler...
Her yerdeler…
Şermin Çarkacı’nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı Dedemin Bakkalı, büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkânı verirken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor. Epey güldürüyor, biraz hüzünlendiriyor, uzun uzun düşündürüyor.
Ortaokul seviyesinde okunabilecek güzel bir kitap. Tabii biz yetişkinler de okuyabiliriz. Yazarımızın okuduğum ikinci kitabı. Ben sevdim, tavsiye ederim..
Dedemin BakkalıŞermin Yaşar · Taze Kitap · 20189,5bin okunma