Mahmure

Mahmure
@Kemalisthatun
"Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım."
Sabitlenmiş gönderi
Gazi Mustafa Kemal Paşa
"Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her yaratılmış için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir."
Sayfa 10 - 1937-Ankara HalkeviKitabı okudu
Reklam
O kadar tanıdık geldi ki bu hikâye...
''-Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder, Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim, Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader! - Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur; Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta... - Olur; Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala; Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz... Çocuk düşündü şikayetli bir nazarla: -Ya biz, Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?..'' (Balıkçılar)
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret
Bir Günün Sonunda Arzu
''Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümâyân, Güller gibi... sonsuz, iri güller Güller ki kamıştan daha nâlân; Gün doğdu yazık arkalarında! Altın kulelerden yine kuşlar Tekrârını ömrün eder i'lân. Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Âlemlerimizden sefer eyler? Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde semâ kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam!''
Ahmet Haşim
Ahmet Haşim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Üryan Geldim Gene Üryan Giderim
''Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeğe elde fermanım mı var Azrail gelmiş de can talep eder Benim can vermeğe dermanım mı var Dirilirler dirilirler gelirler Huzur-ı mahşerde divan dururlar Harami var diye korku verirler Benim ipek yüklü kervanım mı var Er isen erliğin meydana getir Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim yük götürür dermanım mı var Karac'oğlan der ki, ismim öğerler Ağı oldu yediğimiz şekerler Güzel sever diye isnad ederler Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var''
Karacaoğlan
Karacaoğlan
youtu.be/m--XcydQYk8?si=...
Reklam
"Türk'sün ki, görecek davan var cihanda. Susarsan soracak elbet Tanrı: «Ne yaptın o asil kanla?»"
Gazel 13
''Aşk derdiyle hôşem el çek ilâcumdan tabîb Kılma dermân kim helâküm zehr-i dermânundadur''
Fuzuli
Fuzuli
("Ey doktor! Aşk derdiyle başım hoş benim; yaramdan el çek sen. Bana derman hazırlama ki senin merhemlerin benim ölümüm sayılır.")
Takrir-i Sükûn Kanunu'nun bütün fena hareketlere ve suistimallere karşı fikir ve basın hürriyetini asla kısıtlamadığı ortadadır. Bu sınırlar dahilinde uygulanmakta bulunan Takrir-i Sükûn Kanunu'nun milletin hayatı için asıl olan huzur ve emniyetin, ıslahat ve inkılapların savunulması ve sağlamlaştırılması gibi hayati esaslarının, gerekirse uygun bir süre daha yürürlükte kalmaya devam etmesi, Büyük Millet Meclisi'nce göz önüne alınıp değerlendirilmeye değerdir.
Sayfa 40 - 1 Kasım 1926
Saygıdeğer efendiler! Basın hürriyetinin sakıncalarının giderilmesinin bizzat basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu Büyük Meclis'in yol gösterici ve tertemiz sahasında yüceltilen esaslar, eğer cumhuriyetin ruhu olan erdemden mahrum ve cüretkâr kişilere, basın sahasında eşkıyalık fırsatını verirse, eğer baştan ve yoldan çıkarıcıların düşünce sahasındaki uğursuz etkileri, tarlasında çalışan masum vatandaşların kanlarının akıtılmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer, en sonunda eşkıyalığın en zararlısını seçen bu türden kişileri yoldan çıkarma kanunların özel izinlerinden yararlanma imkânını bulursa Büyük Millet Meclisi'nin edeplendirici ve kahredici yönetim elinin müdahale edip uyarması elbette gerekliliklerden olur.
Sayfa 29 - 1 Kasım 1925
Hiç şüphe etmemelidir ki, Anadolu ortasında süratle ve vücuda getirilecek çağdaş ve bayındır bir Ankara, asırlarca ihmal edilen Türk vatanı için başlı başına bir medeniyet merkezi, Türk devleti için pek önemli bir dayanak olacaktır.
Sayfa 25 - 1 Kasım 1924
Reklam
Son mektup
Ey yâr, bu mektubu aldığın demde Kara topraklara verdim kendimi... Her şey bana engel oldu âlemde; Bir coşkun nehirdim, yıktım bendimi. Benim gönlüm doğuşundan deliydi, Başka dünyaların şaşkın seliydi, Bunun böyle olacağı belliydi, Her şey biter sel yerine döndü mü... Dünya durmaz: bahar olur, kış olur, Belki senin gözün yaş olur, Ben garibim, benim gönlüm hoş olur, Sevdiklerim ayda yılda andı mı... Yıldız olur sana ışık tutarım, Bülbül olur pencerende öterim, Yer altında belki rahat yatarım, Yer üstünde çektiklerim dindi mi... Şimdi yaşamayı tatlı bulursun, Koşarsın, gülersin, tez yorulursun, Bir gün olur yine bana gelirsin, Deli gönlün yaşamağa kandı mı...
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
İslâm dinini, asırlardan beri uzlaşılmış şekilde bir siyaset aracı konumundan arındırıp yüceltmenin gerekli olduğu hakikatini gözlemliyoruz. Kutsal ve ilahî olan inanç ve vicdanlarımızı muğlak ve renkten renge giren ve her türlü çıkar ve ihtirasların belirdiği sahne olan siyasetten ve siyasetin bütün organizmasından bir an önce ve kesin olarak kurtarmak milletin bu dünyadaki ve öte dünyadaki mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu şekilde İslâm dininin yücelikleri açığa çıkar.
Sayfa 16 - 1 Mart 1924
913 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.