Güzellik uykuyu bırakıp bakınca görülebilir. Aksi halde baş tarafı dinlenmemiş bir masal gibi güzelliği anlamak da zor. Güneş doğduktan sonra gözlerini açanlar için geçen her dakika güzelliği anlamak için kaybedilmiş olacak.
Kuşlar
Horozlar
Yararlı bütün yaratıklar
Ve Müslümanlar herhalde bunun için daima güneş doğmadan kalkıyorlar.
Allah onları güzelce uyuttu ve güzelce uyandırdı.
Ve yeryüzünü geniş bir sofra gibi önlerine açtı. Fakat onlar ellerini ekmeğe uzatmadan önce yıkanıyor, paklanıyorlar. Sessiz, derin ve yalvarmaya durup Allah'ı anıyorlar.
İşte mescidler
Evlerde seccadeler
Müslümanlar ve secdeler...
Güzelliği iyice kavramak ve başını kaçırmamak için erkenden uyan. Dünyayla çok işlerin olabilir. Ama onlara başlamadan önce bir an pencereye yaklaş. Tepelere doğru bak. Yanağını cama dayayarak biraz daha bu tarafa doğru. İşte bak, gelincik tarlası orada.
Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu. Ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. O zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. O "düşünce"yi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilir: Mutluluk da tahümmül ister. Onu da iyi anlamalı.
Bakmasını bilmek için yapılacak neler olabilir:
Düşünelim ki bazıları şöyle yapıyor: Güzelliği görmek için ona biraz yaklaşıyorlar. Ortalık henüz yavaş yavaş aydınlanırken uykuyu bırakıyorlar. Güneşin doğmasına henüz bir saat kadar var. Uyanıyorlar ve bununla birlikte, karanlığa rağmen, görüyorlar ki; gök açılıyor ve oradan Allah'ın yolladıkları bölük bölük yeryüzüne iniyor. Bunu görebilmek için, kim bilir kaç yıl onların uykularının üzerine güneş doğmadı.
Kitabın sonu hem sarstı hem de bir gerçeği sakince kucağıma bıraktı: İnsan acıların arasından pekalâ yeşerebilir.
Yersiz yurtsuz, dertli bir canı ancak dertdaşı anlayabilir.
İyiler ölmezmiş.
-Sanat da tıpkı şu yalan dünya gibi bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Uydurma bir şey. Kendinizi fazla kaptırmayın.
- Olmadı sayın Kutlu. Sanatı bu kadar küçümsemeyin.
- Küçümsemiyorum. Eğer inanıyorsak sanat hakikate giden yolda bize yardımcı olur. Kalbimizi açar, bizi merhamet ve şefkat sahibi kılar. Kâinatın kitabını, yani temaşayı öğretir. Güzelliğin farkına varırız.
Eşek kahvenin önündeki dut ağacına bağlanmış, ağacın gölgesinde neredeyse kıpırdamadan, öylece duruyordu. Arada sağrısına ya da kafasına konan sinekleri kovalamak için kuyruğunu, kulaklarını sallıyordu. Şimdilik mutlu sayılırdı... Hep orada kalsa, semeri sırtına hiç konmasa hep mutlu olacaktı.
Bir de Piraye kendini tanımış, derdini anlamış olsaydı...
Ne iyi olurdu.
Piraye'nin Bir Günü, Arslan Sayman, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2017.Kitabı okudu
Gerçekten bu ülkenin en önemli zenginliği insan unsurudur. Bunu iyi değerlendirmek lazım. Ne yazık ki bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de en iyi okullarda zengin çocukları okuyor. Sonra Avrupa'ya gidiyor, tahsiline devam ediyor.
Fakir çocuklarının ilk hedefi kısa yoldan bir mektep bitirip işe girmek, ailesinin geçimine yardımcı olmak. Bunlar arasında ne cevherler var. Ama gelir farkı, bunun doğurduğu adaletsizlik çocukların harcanıp gitmesine sebep oluyor.
Dramatik bir durum.
Bunun önüne nasıl geçilir?
Gelir farkını azaltmak. Ülkenin her yanına iyi okullar açmak.
Hadi canım sen de.