Kitabı okurken 14 yaşında kendi hayal dünyasında bir insanın başka bir insanı nasıl kutsallaştırarak sevebileceğini iliklerime kadar hissettim. En sevdiğin tarafından görünmez olmak sıradan ve herkes gibi olmak ne kadar büyük acı veriyor insana. Ve kitap şunu da söylüyor bütün dünya seni sonsuz sevgi ile sevse kıymet verse bile senin sevdiğin seni görmüyorsa hiçbir şeyin hatta hayatının bile kıymeti kalmıyor.
Mektubu okuyan R.’nin neler hissettiğini çok Merak ettim her andan sonra, yalnızca son sayfada birkaç satırla anlatmış yazar oysaki o anlar onun zihninde nasıl zuhur ediyor bilmek isterdim.
Kitaba ismini veren “Sırça Köşk” içindeki hikayelerden yalnızca biri, kendi yaptığımız dayanıksız köşklere yüklediğimiz anlamlarla kendimizi ne kadar zora soktuğumuz hangi pencereden bakarsan o yerden anlamlı olan bir hikaye. Hepsi bir birinden kıymetli fakat nedense beni en çok etkileyen bir hastalığın insanı ne derece çaresiz bırakabileceği ve insanın en çaresiz anlarda bile ondan fayda sağlamayı bekleyen insanların hep var olabileceğini gösteren “böbrek” hikayesi oldu.
Aynı zamanda hem sırça köşk hem de koyun masalı bir nokta da benzerlikler bulutu altında anlamlandı benim zihnimde, ikisi de neye ihtiyacı olduğunu en baştan anlayan insanlar ve koyunların,
karşısına çıkacak yanıltmacalara bu kadar kolay aldanamayacağını söylüyor…
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,9bin okunma
Ve işte korktuğum yerdeyim. Bir Rus roman kahramanının içinde, dostları tarafından terk edilmiş ailesi tarafından yalnız bırakılmış ve işten istifasını düşünmeye başlamış kitabın ilk 15 sayfasındaki kahraman…
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!