Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dr. HH

Sabitlenmiş gönderi
„Kendisine saldırmak isteyen köpeğe dokunmamak için harcadığı çaba öylesine büyüktü ki hızını alamayıp arka ayakları üzerine çöküverdi. Karşısındaki çoban köpeği dişiydi, büyük bir engel demekti bu, dişiye saldırmanın soy yasalarına aykırı düştüğünü içgüdüsel olarak anlıyordu.“
Reklam
„Ama derine inersek, ben kadınlardan yararlanmaktan hoşlanmayan eski moda bir adamım. Yanağına masum bir öpücük kondurmayı yeğlerim. Acelem yok, anlıyor musun? Tüm güzel şeyler beklemeli. Kadının arkasına dokunur ve kadın da bundan yakınmazsa, ona kancayı taktıklarını düşünen bir sürü hödük var. Amatörler. Kadın yüreği, şantajcı erkeklerin kaba akıllarına meydan okuyan, inceliklerle dolu bir labirenttir. Bir kadına gerçekten sahip olmak istiyorsan onun gibi düşünmelisin, ilk şey onun ruhunu kazanmaktır. Gerisi, tatlı, yumuşak ambalajıyla duygularını, erdemini çalıp götüren bir armağandır.“
ilgi..
Ben korkmayorum sana yönelmekten, Seni yinelemekten, seni yenilemekten, Bir bağlayan, bir ayıran duyuda, Senden gelmekten, sana gelmekten.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sana.
Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden, Seni öpsünler diye gönderiyorum sana. Bana, kucaklarında seni getiriyorlar; Ben de sonra o seni getiriyorum sana.
"Televizyon, sevgili Daniel, Deccal’dır, seni temin ederim ki, yalnızca üç ya da dört kuşak sonra insanlar nasıl yelleneceklerini bile bilemez olacaklar. İnsanoğlu mağaralarda yaşamaya, ortaçağ vahşetine ve buzul dönemindeki aptallığına geri dönecek. Dünyamız kitaplarda yazdığı gibi bombayla yok olmayacak... gülmeyle, bayağılıkla, her şeyi alaya almakla ve alçakça bir şakayla sona erecek.“
Reklam
ölmeyen..
Sana geliyorum, doğru sana, Susmamak için. Çünkü sensin dinleyince dinleyen, Bakınca bakan, görünce gören. Sevmesini iyi bilirim, düşünmeyi öğrendim. Duydum nedir can vermeden ölmek. Artık bütün kapıları açıp kapayabilirim. Sen anlarsın bunlar ne demek. Sana geliyorum, yalnız sana, Yalansız, gizlisiz. Olduğu gibi anlatacağım ne varsa, Bil, bilsinler, biliniz. Sen, Vurunca vuran, gülünce gülensin. Sesin, yüzün, ellerin yüzde-yüz senin. Sen ölmeyensin.
„Bilmem. Sanki yaşam yeterince karmaşık değilmiş gibi insanlar kendi yaşamlarını daha da güçleştirmeye yöneliyorlar.“
Biri gelir sorarsa Sana beni sorarsa Gitti der misin Gittiğimi söyler misin Gidiyorum ben sana Benimle gider misin.
„Yirmi beş yıl öncesinden söz ediyorum, düşün! Ama eğer dürüst olmam gerekirse, onu düşünmeden geçen bir günüm bile olmadı, 1888 Uluslararası Fuarı’nın yıkıntıları üstünde yaptığımız yürüyüşler, Leopoldo Amca’mın bakkal dükkânının arka kısmında şiirlerimi ona okuduğum zaman bana nasıl güldüğü. Hatta Bogatell Plajı’nda falımıza bakan ve bize hiçbir zaman ayrılmayacağımızı söyleyen çingene kadının yüzünü bile anımsıyorum. Kadın birnevi haklıydı.“
Sana yeni ulaşan şimdi, eski bir bakışdan gelmedir. Onun gözü senden öncedir, bir yalnız kalışdan gelmedir. Senin şimdi duyduğun sıcak yaşamını onaran bu ses, Çok ölümlü savaşlar kadar zorlu bir yarışdan gelmedir.
Reklam
„. Annem için de kendi özel araştırmalarının sonucu aynı oldu. Döndüğünde onu karşılayan Barcelona, onun yıllar önce ardında bıraktığı yer değildi artık. Her köşesinde babamdan bir iz bulsa da, babamın uzun zaman önce ayrıldığı bir gölgeler şehri bulmuştu karşısında.“
„Benim dünyamda ölüm, anneleri, dilencileri veya doksan yaşındaki komşuları berbat bir piyango bileti gibi alıp götüren bir pazarlamacıya, isimsiz ve anlaşılmaz bir güce benzerdi. Ama ölümün insan görünümünde ve kinle zehirlenmiş bir yürekle benim yanımdan geçebileceği düşüncesini kabullenemiyordum; ölüm üniforma ya da bir yağmurluk giyebilir, sinema kuyruğuna girebilir, barlarda gülebilir ya da sabahları Ciudadela Parkı’nda çocuklarını gezintiye çıkarabilir ve „daha sonra, akşamüstü, Montjuic Kalesi zindanlarında ya da Kimsesizler Mezarlığı’nda birilerini isimsiz ve törensiz ortadan kaldırabilirdi. Tüm bunları düşünürken, gerçek olduğunu kabul ettiğim bu kartonpiyer dünyanın, belki de yalnızca bir tiyatro sahnesi olduğu düşüncesine kapıldım. İspanyol trenlerinin varışına çok benzeyen bu çalınmış yıllarda yalnızca bir görev olan çocukluğun ne zaman bittiğinin farkına asla varamazsın.“
„ "O kitapla birlikte her şey değişti. O zamana dek okumak yalnızca bir görevdi. Ne için olduğunun ayrımına varmaksızın, özel hocalara ve öğretmenlere ödenen bir çeşit bedeldi. Okumanın verdiği keyifleri tatmamıştım; ruhsal yolculukların, düş gücüyle uzak diyarları gezmenin, güzelliklerin lezzetini bilmediğim gibi edebiyatın ve dilin gizeminden habersizdim. Tüm bu şeyler benim için bu romanla başladı.“
Savaş onu okulun kapısında yakaladı, Bir adım kala insanları görmeye. Elinden kalemini aldılar, İttiler ölmeye, öldürmeye. Tam düşünürken vurdular.
“Evet. Durmadan başını sallayacak bana. Hiç sormayacak. Biz senin gibi değiliz Bilge; biz doğuluyuz. Bizde sorgu sual yoktur. Bizde usta-çırak ilişkisi vardır. Ustanın gücü tartışılmaz. Usta önünde engel tanımaz. Çünkü, başka türlü yaratamaz. Kırk yıl ağzını açmadan ustasına hizmet edenler vardır bizde. Bu arada kişiliğini kaybetmekten korkmayacaksın; işte o zaman gerçek kişiliğini bulacaksın.”
Konuşmamak ne iyi, bir bilsen. İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor. Kendinden nefret ediyor.
1.369 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.