2009 yılında Amin Maalouf tarafından, dünyanın bu kötü gidişatını değiştirebilmek maksadıyla yazılmış bir kitap. Hem bilgi ve belgeleriyle hemde kendi öznel düşünceleriyle ifade ettiği daha güzel, daha modern, daha çağdaş, daha sanatsal, daha uygar, daha anlayışlı bir dünya kurulabileceğinden güzellikle bahsediyor. Yakın tarihi ise gayet net bir şekilde anlatıyor.
(Lübnanlı bir yazar Maalouf, 100 yıl önce olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısını aşağıdaki gibi anlatıyor kitabında. Gururla aktarıyorum)
Osmanlı ordusunun bu subayı galipleri hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.
Bu ender rastlanan tutum hem yenilmez olarak Ünsalmış düşmanlarına direnme gözüpekliğini sergilemesi, hem de bu savaşından galip çıkması onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır. Kısa süre içinde ulusun kurucusu konumuna gelen eski subayın Türkiye’yi ve türkleri istediği gibi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık.
Azimle işe koyulur. Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır, din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem kurar, halkından Avrupalılaşmasını ister, Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini koyar, erkeklerin sakal tıraşı olmasını, kadınların peçelerini çıkarmasını zorunlu kılar, kendi başındaki geleneksel başlık yerine batı tarzı büyük bir Şapka kullanmaya başlar.

Gururla aktardım bu satırları size. Binlerce kilometre uzaktaki Lübnanlı yazar ATATÜRK’ten övgüvle bahsediyor. Dünya tarihine geçtiğini anlatıyor.
Farklı insan topluluklarının birlikte yaşamasının her gün biraz daha güçleştiği ve demokrasinin sürekli kimlik pazarlıklarına bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Göz pınarlarımızın incelen sularından
Bir çocuk başı gibi düşüyor uykulara dünya
Memesi alınmış birer bebeğiz şimdi hepimiz
İnen karanlığın iğneli beşiğinde