Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.40
Aso
Aso
@Cicibebee
673 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Eveet bu yıl okuduğum üçüncü kitapta bitti.
Kitabın konusundan kısaca bahsedersek; Hera'nın geçmişte yaşadıklarından kurtulup, yeni sayfa açmak için İstanbul'a taşınmasıyla başlıyor.
Fakat taşınma telaşı içindeyken arkadaşı Gizem ona çalıştığı takımın bir maçı olduğunu ve rakiplerinden biri olan Hakan ismindeki basketbolcudan hoşladığını söylüyor. Yanında olması için ısrar ediyor.
Hera, insanların gelecekteki yaşantılarından bir kesit görüyor bu görüşlerde vücudunda morarıklıklara dönüşüyor. Bunları uzun giysilerle saklamaya uğraşıyor. Fakat bu onu zorluyor. Ancak arkadaşının yanında olmak için kabul ediyor.
Maçın yapılacağı yere gidiyorlar. Maç devam ederken Hera, geleceği parlak görünen, ünlü bir basketbolcu olan Çağrı Ataman'ın ölümünü görüyor. Fakat ne zaman olacağını göremiyor. Olaylarda Hera'nın Çağrı'yı kurtarmak istemesiyle başlıyor...
Gerçekten çok güzeldi. Benim beş günde bitiridiğime bakmayın, derslerim yoğun olduğundan çok yavaş okudum. Yoksa bir oturuşta bitirebilecek bir kitap.
Eveet bu yıl okuduğum ikinci kitapta bitti. Konusu itibariyle özgün olan bu kitabı okurken hiç sıkılmadım.
Kısaca konusundan bahsedeyim.
İlk olarak kısa bir geçmiş okuyoruz. Baş karakterimiz Hare, babasının annesini aldattığını ve bir tane kızı olduğunu görüyor. Buna annesine söylüyor. Annesi ise bildiğini ve bunu kimseye söylememesini tembihliyor. Hare ne kadar karşı çıksa da kabul ediyor.
Olayların başladığı güne gelirsek, babası hariç annesi, kız kardeşi ve abisiyle akşam yemeği yiyorlar. Bu sıradada abisinin düğünü hakkında konuşuyorlar. Bu sırada babası geliyor. Hare onunla aynı masada oturmak istemediği için kalkıyor. Babası kızıyor ve vuruyor. Hare odasına çıkıyor. Enseninde bir nefes hissediyor ama umursamıyor.
Fakat sonra görmediği bir kişiden gelen sesle korkuyor. Sonra o kişi kendini gösteriyor. Adının Alya olduğundan bahsediyor. Sonra ondan görünüşünü üç günlüğüne vermesini söylüyor. Alya'nın dediğine göre birini seviyormuş ve bu sevdiğinin evlenmek üzere olduğunu eğer beni görürse evlenmez diyor. Hare kabul etmiyor ama Alya sabaha karşı tekrar geleceğini düşünmesini istiyor.
Hare o gittikten sonra uyuyor. Sonra uyandığında susadığını fark ediyor. Aşağıya indiğinde anne ve babasının konuşmasını duyuyor. Babası boşanması için kağıdı imzalamasını onu sevmediğini söylüyor. Fakat annesi onu sevdiğini ve imzalamayacağını söylüyor. Hare bu duruma kızıyor ve üç günlüğüne arkadaşının yanında kalacağını merak etmemesini söylüyor. Sonra Alya geldiğinde teklifini kabul ediyor. Olaylar da böyle başlıyor.
Eveet, yılın ilk kitabı bitti.
Nedense her okuduğumda duygulandığım bir kitap. Ve serinin en sevdiğim kitabı. Bunun sebebi Sirius olabilir.
Kısaca kitabın özetinden bahsedersek; Harry için yaz tatilleri çok zor. Eniştesi, teyzesi ve şımarık kuzeni onun burnundan getiriyor. Fakat Vernon Enişte'nin kız kardeşinin ziyarete gelmesiyle olaylar daha da karışıyor.
Marge Hala'nın Harry'nin ailesine laf atmasıyla ipler kopuyor, Harry istem dışı büyüyle onu şişiriyor ve evden gidiyor.
Tabi bu sırada hem Muggle dünyasını hem de büyücülük dünyasını etkileyen bir olay oluyor. Hiç kimsenin kaçamadığı Azkaban adıyla anılan hapishaneden Sirius Black adlı bir mahkum kaçıyor. Olaylarda böyle başlıyor.
Harry Potter ve Azkaban TutsağıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları Yayınları · 202234,4bin okunma
Okur Takip Önerileri
Vee bitti...
Gerçekten övüldüğü kadar güzel olduğunu düşünüyorum çünkü o arenada geçenler duygular çok güzel işlenmiş.
Konusuna gelirsek yılda bir kere Açlık Oyunları denen bir şey düzenleniyor. Bu düzenlenen yarışma için 12 Mıntıka içinden 2 tane bir kız ve erkek olmak üzere haraç seçiliyor.
O yıl ki haraçlardan biri 12. Mıntıkadan Prim. Fakat ablası Katniss onun yerine aday oluyor. Ardından da Peeta seçiliyor.
Sonra 24 tane haracı bir arenaya koyup sona bir kişi kalana kadar savaşmalarını sağlıyorlar.
Eveett, bu kitapta bitti fakat tam umduğum gibi olmadı. Bayağı sevilen bir kitap olduğu için umutla başlamıştım ama olaylar çoook yavaş ilerledi.
Serinin ilk kitabı olan Alacakaranlık'ta Bella artık babasıyla yaşamaya karar veriyor ve Phoenix'ten Forks'a taşınıyor. İşte yeni lise falan derken Edward'ı görüyor. Tabi Edward baş karakter olduğu için çok yakışıklı ve kızımız da bunu kitap boyunca dile getirmekten hiç pes etmiyor... Ve artık sıkmaya başlıyor.
Bu kitapta sevdiğim karakter Jacob'tu. Çünkü daha cana yakın ve samimiydi.
Kitabın sonları ise başlarına göre daha maceralıydı ve daha akıcıydı.
Üç kitap boyunca herkesin önünde titrediği Levana'nın hayatını okuyoruz.
Bu kitapta Levana'nın ablası tarafında yakılmasını ve hayatında tek sevdiği insan tarafından asla sevilmemesi ve ihtiras ve hırsları için onu öldürmesini okuyoruz.
Gerçekten çok güzeldi genellikle serinin yan kitaplarını okumaya gerek duymam çünkü merak etmem ama Levana'nın hayatını okurken hiç sıkılmadım yazar çok güzel yazmış.
Sonda ise Winter'den alıntı vardı.
Vee bitti... O kadar güzeldi ki bugün sanırım 500 sayfaya yakın okudum.
Gerçekten okurken hiç sıkılmıyorsunuz ve daha fazla okumak istiyorsunuz.
Konusuna gelirsek, bu seferki kitaba adı verilen Cress, 7 yıldır bir uyduya kapatılmış bir kabuk. 7 yıldır Levana'nın işlerini yapıyor fakat ilk kitaptan da hatırlayacağımız gibi Cinder'e Levana hakkında bilgi veren kişi deo. Karakter, çok kibar ve zeki biri.
Cinder, Wolf, Thorne ve Scarlet'te onu kurtarmaya gidiyorlar ama sihirbaz bunu anlıyor. Cress ve Thorne'yi bir yere kapatıyor. Wolf yaralanıyor. Cinder ve Scarlet onu içeri taşıyorlar ama bir sorun var aslında Scarlet dediğimiz kişi aycı. Grup tam da düğüne iki hafta kala parçalanırken acilen toplanıp Kai'nin evlenmesine engel olmaları lazım.
Serinin ikinci kitabında da macera hız kesmeden devam ediyor. Bu sefer kitaba Cinder'in ağzından değil de bu kitapta ortaya çıkan Scarlet'in ağzından okumaya başlıyoruz...
Scarlet'in babaannesi 2 haftadır kayıp ve polisler aramayı bırakıyor. Bu zamanlarda Wolf ile tanışıyorlar ve babaannesini aramaya çıkıyorlar. Ve bu aramada babaannesinin kaçırıldığını öğreniyor.
Öte yandan hapishaneden kaçmaya çalışan Cinder yanlışlıkla kendini başka bir mahkumun hücresinde buluyor. Hücrede bulduğu kişi aşırı umursamaz ve çapkın biri. Adı Thorne. Tabi Cinder yolucuğuna Thorne ve onun çaldığı hava aracıyla yolculuğa başlıyorlar.
Hedefleri ise Scarlet'in babannesini bulmak ve Cinder kendi gerçek kimliği olan Prenses Selene hakkında bilgi almaktı.
Bu serinin ilk kitabında asıl konuya gelene kadar kitabı yarılamıştık. Biraz sıkılmıştım.
Konusuna gelirsek, Bianca anne ve babasının öğretmen olduğu bir okulda okumaya başlıyor. Ama okumak istemiyor ve kaçmaya karar veriyor. Sabah erken vakitlerde kaçarken birden ormanda başka birinin olduğunu da anlıyor. Sonra nereye koştuğunu bilmeden koşmaya başlıyor. Fakat biri onu yakalıyor. O kişi de Lucas. Kızımızın öve öve bitiremediği her sayfada isminin geçtiği Lucas.
Neyse işte kitabın ortalarına doğru kitabın asıl konusunu anlıyoruz. Aslında bura vampirlerin dünyaya uyum sağlaması için yapılmış bir okul. Arada dikkat çekmesin diye birkaç insan öğrenci de oluyor...
Kitapta 2 puan kırmamın nedeni kız aslında safkan vampir. Aslında vampirlerin nadir çocuğu olur. Biance de onlardan biri. Fakat kitabın yarısına kadar vampir olduğunu anlamıyoruz. Sanki o vampir değilmiş gibi.
Ben bu kitaba yüz kere başlayıp geri bıraktım. Gerçekten çok sıkıcı bir kitaptı benim için. Önceden de deneme okumuştum ama bu kitap kadar sıkmamıştı.
Bu kitapta işler artık çığrığından çıkıyor. Bir tarafta Ido bir tarafta Prensin amcası kralın öldüğünü fırsat bilip saraya saldırıyor. Bunlar olurken Ido'nun Eona'nın hayatını kurtarıp Prensin amcası tarafından işkence görüyor.
Prens Ido'nun işgence görmesinden memnun olsa da ona ihtiyacı var. Çünmü Eona'yı eğitmesi için tek dragon ustası o...
Resmen ağzımın suyunu akıtarak okumuştum efsane iyi bir kitaptı.
Bir ülke var ve bu ülkede kraldan sonra gelen 12 tane dragon ustası var. Aslında 11 demeliyim çünkü yansıma dragonu yıllardır kayıp.
Bu dragonların ustaları var ve bu ustalar yanlış hatırlamıyorsam 7 yılda bir çıkrak seçip yetiştiyorlar. O yıl fare droganu (yansıma dragonundan sonra en güçlü olab dragonun) çırağı seçiliyor. Bir sürü genç hazırlanıyor ve bunlardan bir tanesi Eona. Ama Eona kız olduğu için yarışa katılamaz ondan onu eğiten kişi adını Eon yapıyor. Çok çelimsiz ve herkes bir rakip elendi diye düşünüyor. Ve Eona'nın en yakın arkadaşı da onun gibi güçsüz.
Seçimler başlıyor ve yansıma dragonu Eon'u seçiyor. Fare dragonu da Eon'un arkadaşını. Yansıma dragonunun Eona'yı seçme sebebi kız olması ve kızların dragon yarışlarına katılması yasaklandığından beri de kayıpmış...
Kitabı sanırım 100 kere falan okumuşumdur. O kadar güzeldi. İlk defa 7. Sınıfta okumuştum 11. Sınıf oldum daha okuyorum.
Konusuna gelirsek, Memo'nun babası, Memo 3 yaşındayken yanına hiçbir şey almadan ortadam kayboluyor be 10 yıl boyunca hiç ortaya çıkmıyor. Ne anneanneai ne dedesi ne de annesi babası hakkında bir şey demiyor.
Okul hayatına gelirsek, okulun ezilen ama umursamayan tipi. Sınıfa yeni bir kız geliyor ve onunla arkadaş oluyorlar fakat sınıftakiler ikisine takmış durumda. Onları şikayet etmek istiyorlar ama ellerinde kanıt yok. Memo'da tesadüf eseri babasının kamerasını buluyor ve onunla çekim yapıyorlar. Makineyi kapattıklarında ise çocuklar kayboluyor. Sonradan anlıyorlar ki Memo'nun babası da kaybolmadan önce bu kamerayla çekim yapmış...
Çok umutla başladım öyle böyle değil ama sardı da fazla sarmadı. Kitabı acaba Will yaşayacak mı diye okudum o da yaşamadı. Öldü. Sonra yazarın profilinde senden sonra ben kitabını gördüm dedim Will yaşıyor ki yeni kitap çıkardı ama yaşamıyormuş. Ondan o kitabı okuma gereği duymadım.
İlk kitabın başında Asrın ve Esila ayrılıyordu ve ben bunlar zor barışır diyordum ki ilk sayfalarda hemen barışıverdiler.
Bunun haricinde bana en çok kitabın son kısımları hitap etti çünkü artım durgun kısımlar gidip Esila'ya ne olduğunu ve hastalığını anlıyoruz.
