Hülya Gençel

Hülya Gençel
@Bal_An_ne
49 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
İnsanın içinde de açılmayı bekleyen süreçler ve potansiyeller vardır. Bunlar zamanı geldiğinde, tıpkı tohumların çatlaması ve içinden o potansiyel varlığı doğurması gibi “içten dışa doğru” açılım gösterirler. Ancak elbette o tohumların içinde bulunduğu şartlar , onların ne zaman ve ne şekilde çatlayacakları üzerinde etki sahibidirler. Yani bir tohum eğer zeytin ağacına aitse, ondan zeytin ağacı çıkacaktır. Bu çıkış “cebr” (zorunluluk)üzere olacaktır. Ama ne zaman çıkacaktır? O tohum uygun bir toprakta, uygun şartlar içinde suyla buluştuğunda! İşte bu buluşmanın şartlarıda da cebr üzeredir. Yani o insanın yetenekleri ve ondan açığa çıkacak potansiyellerin ne zaman ve ne şekilde çıkacağı, elbette ki yetiştiği aileden çevresine, geçtiği süreçlerden karşısına çıkan insanlara kadar tüm şartlar tarafından belirlenecektir. Ve bu şartlar üzerinde kendi hakimiyeti yoktur. Bu durumda bu şartlar nedir? Cebr’ dir. Öyleyse dünya ne üzere dönüyor aslında? Cebr üzere. Aslında her zerre kendisi için kolaylaştırılanı icra ediyor. Çevresinden gelen etkilere kendini kapatıp, keyfi olarak canının her istediğini yapmakla ilgisi yoktur! Bu sapla samanı karıştırmaktır.Hakiki anlamda bahsi geçen cebr üzerinden yapılan eylemler, kimseye zarar vermez.Çünkü aynı bütünlüğün parçası olarak hiçbir parçanın özünde ötekine zarar vermek yoktur. Aslında saray sahibi olan ancak bundan haberi olmayan evsizler gibidir beşer. Ancak cebrail girdiğinde devreye, o saray hatırlanıyor ve anahtarın yeri aranmaya başlanıyor.
Reklam
Asla asla deme! Çünkü bir şeyi asla yapmayacağını söylediğin zaman evrenin sistemi o şeyin yapılabilirliğini ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Aynı mekanizma beklenti için de geçerlidir. Ne kadar çok ve yüksek beklentiye girersen, o kadar beklentinin boşa çıkma olasılığını artırırsın. Çünkü sonsuz olasılık potasını tek bir olasılığa indirgemek istediğinde, diğer olasılıklar da “ben buradayım” demek için birbiriyle yarışmaya başlar. Böylece; ne kadar çok beklenti, o kadar tükenmişlik sendromu. İnsan hepsini kendi kendine yapar:) Sibel TANYEL
Öyleyse Musa Makamı’ nın aynı zamanda “Yasa Makamı” olması ne anlama gelir? Dışarıdan veya içeriden kendisi için olumsuz sonuç doğuracak hallere karşı kendini bizzat kendi iradesiyle sınırlamak! Bu şekilde, oluşmadan evvel o olumsuz sonuçlardan özgür olmak ve Yasa’ yle uyumlu yaşayarak, ahenge kauşmak. Çünkü aynı zamanda bizzat kendi kaynağının yasalarıdır bu yasalar. Bu nedenle, gerçek anlamda şeriatın ne olduğunu anlayanlar, kendilerini dışarıdan onlara bildirilen belirli yasalara uymaya zorlayarak yaşamak zorunda kalmazlar. Temel olarak evrensel (birincil) şeriat üzere yaşarlar. Ve bu yasalar da varoluşun yasalarıyla çelişmez… Günah en derin anlamıyla “bir noktayı (insan) Merkez’ den (O’ndan) uzaklaştıracak eylemlerin tamamı… Ve Sevap da, o noktayı Merkez’ e (kendi bütünlüğüne) yaklaştıracak eylemlerin tamamı….

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günün Kelimesi:) Serkeş: Başkaldıran, Kafa tutan
Her gün bir yeni kelime :) Tenasül: Üreme
Reklam
Özetle: tüm peygamberlerin “mutlak şeriat”ları birdir ve çelişmez. Bunlar; insanlara zarar vermemek, nefsini azdırmamak, yalan söylememek, çalmamak, adil olmak, şehvete düşmemek, açgözlü olmamak, kin kibir hırstan uzak durmak gibi temel insani yasalardır. Toplumlara ve ihtiyaçlara göre gelen yasalar (şeriatlar) ritüeller, ibadet şekilleri ve
Musa ile tanışma zamanı? Yaşamında önce olanı biteni ve kendine doğru olarak öğretilenleri sorgulayarak Adem Makamı’ nda insaniyete uyanmaya başlıyor. Doğrudan kendini yetiştiren çevresini uyarabilecek kadar uyandığında Nuh Makamı’ na varıyor. İşi O’ na bırakmadan, doğrudan O’ nun iradesi üzere haksızlıklara karşı bizzat meydan okuyarak İbrahim
Hülya Gençel

Hülya Gençel

, bir kitabı okumaya başladı
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala
8.5/10 · 32,7bin okunma
155 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl
8.4/10 · 35,8bin okunma
Denizin ikiye ayrılması? Gece olduğunda, doğu rüzgarı sabaha kadar denizin üzeirnde eserek suları ağır ağır ikiye ayırmaya başlar. Burada çoğunun bildiği ve anlattığı gibi bir anda ayrılma yoktur. Rüzgar ve gelgit etkisi bir araya geldiğinde, denizin sığ tarafları bir geçit gibi ortaya çıkmaya başlamıştır.Bunun üzerine İsrailoğulları suyun sığ tarafından karşıya geçmeye başlarlar. Sabah olduğunda, firavun da bunu fark eder ve ordusuyla aynı yerde ilerlemeye başlar. Ancak doğu rüzgarı artık durulmuş ve gelgit etkisi tersine dönmeye başlamıştır. Artık yolun tam ortasındadılar ve geri dönecek şansları kalmamıştır.. Tüm ordusuyla birlikte suların altına gömülürken, firavun pişman olduğu ve Musa’ nın Hakikat’ ine inandığını söylediğinden bahsedilir.
Reklam
Dışta “fiili gerçekleştiren nefs” olarak açığa çıkan firavun ile ona akıbet olarak gelen Musa; aynı zamanda her insanın içinde de iki kutup olarak bulunur. Bu iki kutup, daima savaş halindedir. Bir insan ne zaman yaşamını değiştirir, yaptıklarından pişmanlık duyar (tövbe makamı) ve nefsini saflaştırma yoluna girerse, firavun olmaktan çıkıp Musa’ nın kavmine katılmış olur.
Firavunluk, belli ki henüz “İnsaniyet Makamına” varamamış “beşer” den açığa çıkan nefs (ego) varlığını besleyen nitelikleri: hırs, kin, kibir, yalan, güç ve hükmetme arzusu….simgeliyor. “Farkındalık” bütünsellikten uzak bir farkındalıkda olsa, sahibi dünya işlerinde gayet başarılı olabilir. Bu farkındalık, varlığı kemalatıyla idrak etmek, kapsayıcı olmak ve sevgiyi açığa çıkarmak yönünden eksiktir….Bu durumda Firavun nefsin en alt basamağını temsil etmekte. İnsan denen varlığın potansiyelinin açılmasına engel olan, katılaşmış, hırslı, kendini ötekilerden üstün gören, ahlaki mdeğerleri evrenselliğe bağlı olmayan nefs mertebesi. Musa, her nefs için “ektiklerini biçmenin kaçınılmaz oluşu’dur.Tıpkı Nuh bahsinde olduğu gibi, ortalıkta nasıl bir fırtına olursa olsun, Musa suyun üzerinde kalacak ve hedefine varacaktır.Hatta aldığı önlemler süreci daha da hızlandıracaktır. Aslında Firavun hiçbir şey yapmasaydı, Musa bizzat kendi sarayına kadar girerek, o güce erişemeyecekti. Burada düşünenler için nice ayetler vardır… Günlük dilde “çabaladıkça batmak” denen bir hal vardır. Aslında bir bakıma bunu anlatıyor…
Sınav nedir? -Acaba bu sınav. Ayetler (doğa yasaları) karşısındaki halleri mi insanların? Her an yaşanan bir şey mi? -Doğa yasaları her an yürürlüktedir. Bu yasalar hem insan bedenin içinde, hemde toplumsal yapıda, hem de evrensel süreklilikte devrededir. İnsan her eyleminde her seçiminde ya da bu yasalar üzerinden bir basamak atlar, ya olduğu yerde sayar, ya da bir basamak geri düşer. Bu durumda, her an yaptığı seçimler üzerine O’ ndan bir geri bildirim alır. Bu geri bildirimin niteliğini belirleyen şey nedir? Yasası… o yasayla ne kadar uyumlu ve uyumsuzsa eylemleri, anlayışı ve yaşantısı; ektiği tohumun ne olduğunun geri bildirimi de buna göre olacaktır. Öyleyse sınav nedir?Geçmek?Kalmak nedir? - Bu geri bildirimler aynı zamanda “deneyimler”. Bu deneyimler olumlu, nötr veya olumsuz olabiliyor. İnsan “Varoluş yasalarına” uygun seçim yaptığında, doğası bunu destekliyor ve yürüdüğü yolda ileri doğru bir adım atmış oluyor. Bu sınavdan geçmek. Bazen yersiz bir şey yapıyor ve zaman kaybediyor. Bu yerinde saymak. Bazen kendi doğasına uymayan eylemlerde bulunuyor. O zaman da geri dönüş negatif oluyor ki, bu da “sınavdan kalmak” anlamına geliyor. -Burada dikkatini çeken şey nedir? Sınavın zamanını, şeklini ve konusunu belirleyen kim? -Bizaat insanın ta kendisi ve eylemleri… -Öyleyse sınavın esası, insanın kendi doğasını öğrenme yolunda yaşadığı inişli çıkışlı deneyimler değil mi? Ve bu sınav aslında “Kendinden kendine” değil mi? -Bu anlamda sınav yoktur ama ekilenin biçilecek sonuçları vardır…
481 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
O kadar dokunaklı bir kurgusu vardı ki; Bir yandan Zülfü Livaneli'nin kaleminden dökülen aşk hikayesi içimi sarıp sarmalarken, bir yandan da tarihin derinliklerine gömülmüş Kırım Türklerinden, ülkemizde yaşayan ve zorluklar çekmiş Ermeni vatandaşlara, Almanya faşizminden kaçan ve kaçamayan Yahudilere kadar gerçek, yaşanmış acılar!!! beni paramparça etti…. Kitabın son sayfalarını “Franz Shubert’ in Seenada” parçasını dinleyerek okudum….Parça, Wagner’ ın özelinde tüm insanlığın acısını daha da derinden hissettirdi bana…..Etkisinden uzun süre kurtulamadığım, ağlaya ağlaya bitirdiğim ender kitaplardan biri oldu benim için….
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020137,3bin okunma
481 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Serenad
SerenadZülfü Livaneli
9/10 · 137,3bin okunma
740 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.