“Yeni biriyle tanışmaktan, o kişiye güvenmekten, o insana hayatımı özetlemekten, o insanın özetin içindeki kırılgan noktalardan beni vurmasından, güven duygumun körelmesinden ve bu kısır döngüden o kadar çok yoruldum ki artık yeni bir insanla tanışmaya tenezzül bile etmiyorum.”
“Beni unuttuğunu görmek ölümden daha ağır geldi şimdi. Keşke bütün bu eziyete katlanmasaymışım!” Deiğinde yerimden doğruldum. “Hayır, yanlış anladın!” Dedim ama o yoktu. Duvara vuran bir gölgeye seslendiğimi anladım: kendi gölgeme …
Üzerinde düşünülmesini ve deneyler yapılmasını fazlasıyla hak eden bir konuydu. Ne de olsa, Enderler her yerdeydi. İkili ilişkilerden milyonluk politik ilişkilere kadar, her yerde. Karşılarına çıkacak en küçük fırsatın peşindeydi hepsi. Gücü güçsüzken yakalayıp ele geçirmek için, hayatları boyunca pusuda beklemiş ve belki de o pusuda ölüp gidecek olan gizli tiranların yanlarından geçip gidiyorduk her gün. Hatta en yakınımızda bile olabilirlerdi. Ailemizde, dostlarımızın arasında, her yerde. Kim bilebilirdi kimin diktatör olduğunu? Sokakta yalnız başına yürürken belli olmuyordu ki! Ya da bir depoda oturmuş ve başını ellerinin arasına almışken…