Homo Hereticus

Homo Hereticus tekrar paylaştı.
Güçlü olmak, kas geliştirip şişirmek anlamına gelmez. İnsanın, kaçmadan kendi tanrısallığıyla buluşması, kendi kafasına göre vahşi doğayla iç içe bir hayat yaşaması anlamına gelir. Öğrenebilmek, bildiklerimize katlanabilmek anlamına gelir. Dayanmak ve yaşamak anlamına gelir.
Reklam
Bu arada hayat, insanların sağlıkla, hastalıkla, çalışmakla, dinlenmekle meşgul oldukları, fikirlerle, bilimle, şiirle, müzikle, sevgiyle, dostlukla, düşmanlıkla, tutkularıyla meşgul oldukları gerçek hayat, Napolyon Bonaparte'la siyasi düşmanlık ya da dostluktan, tüm olası değişikliklerden bağımsız olarak, her zamanki gibi akıp gidiyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Arkadaşın iyi bir genç, sevdim onu! Coşturuyor beni. Başkası akıllıca konuşur ama insan dinlemek istemez, bu saçmalıyor ama benim gibi bir ihtiyarı coşturuyor.”
“Sen belki görmemişsindir ama ben sınırsız yetki geleneği içinde yetişmiş nice iyi insanın zamanla daha hırçın, daha acımasız, daha kaba hale geldiklerini fark etmelerine rağmen kendilerine hâkim olamadıklarını ve gittikçe mutsuzlaştıklarını gördüm."
Reklam
“Tersine, hayatı mümkün olduğu kadar hoş, yaşanılır bir hale getirmeli. Yaşıyorum ve bu benim suçum değil, bu yüzden ölene kadar mümkün olduğu kadar iyi, kimseyi rahatsız etmeden yaşamak gerek.”
Değiştirmek istemeyenin dünyasını değiştirmek ona zulmetmektir.
Prens Andrey, "Hadi tartışalım," dedi, "sen okullardan bahsediyorsun," diye parmağını kıvırarak devam etti, "eğitimden vesaireden, yani sen şunu,” dedi yanlarından kalpağını çıkartarak geçen mujiği işaret ederek, "içinde bulunduğu hayvanca durumdan kurtarmak ve manevi ihtiyaçlar duymasını sağlamak istiyorsun. Ama bana öyle geliyor ki onun tadabileceği tek mutluluk hayvani mutluluk ve sen onu bundan mahrum etmek istiyorsun. Ben ona gıpta ediyorum, sense benim aklımı, benim duygularımı, benim olanaklarımı vermeden onu ben yapmak istiyorsun. Bunun yanında onun işini hafifletmekten bahsediyorsun. Ama bence senin ve benim için kafa emeği neyse, fiziksel emek de onun için öyle bir ihtiyaç, varlığının bir koşulu. Sen düşünmezlik edemezsin. Ben saat üçte yatıyorum, aklıma düşünceler geliyor, uyku tutmuyor, dönüp duruyorum, sabaha kadar uyuyamıyorum çünkü onun tarlayı sürmezlik, ekinleri biçmezlik edemeyeceği gibi ben de düşünmeden edemem; o bunları yapmazsa meyhaneye gider ya da hastalanır. Ben onun gibi korkunç bir fiziksel emek harcayacak olsam bir haftada ölürsem, o da benim gibi fiziksel aylaklık yaparsa şişmanlar, ölür.”
Kendi içindeki ve çevresindeki her şey ona karmakarışık, anlamsız ve tiksindirici geliyordu. Ama çevresindeki her şeyden duyduğu bu tiksintiden rahatsız edici bir zevk de alıyordu.
Piyer kendi kendine, "Hiçbir şey ortaya çıkmamıştı," dedi, "Hiçbir şey ortaya konmamıştı. Tek bilebileceğimiz hiçbir şey bilmediğimiz. Ve insan bilgeliğinin en üst noktası da bu."
Kötü ne? İyi ne? Neyi sevmek, neden nefret etmek gerekiyor? Ne uğruna yaşanmalı ve ben neyim? Yaşam ne, ölüm ne? Hangi güç her şeye hükmediyor?" Bütün bu sorulara verilecek tek bir cevap vardı ve o da hiç mantıklı değildi: "Öleceksin ve her şey bitecek. Öleceksin ve her şeyin cevabını öğreneceksin, ya da soru sormayı bırakacaksın." Ama ölmek de korkunçtu.
Reklam
Neyi düşünmeye başlarsa başlasın çözemediği ve kendi kendine sormaktan vazgeçemediği aynı sorulara dönüyordu. Sanki kafasının içine tüm hayatını bir arada tutan bir ana vida sokulmuştu. Vida ne ilerliyor ne çıkıyor, aynı oyuk içinde hiçbir şeye ilişmeden dönüyordu ve onu durdurmak da imkânsızdı.
Bu hava sanki, “Mutluluk dakikalarının peşinden koş, kendini sevmek, sevilmek için zorla! Dünyadaki tek gerçek bu, gerisi anlamsız. Ve biz burada, sadece bununla ilgileniyoruz," diyordu.
Sevgili ayrıkotu, bilmem seni savunduğum için incittim mi? Biliyorum senin gibi sessiz, yavaş, kendi halinde yaşayan, ince bir otu kalemime dolamamalıydım, seni tanıtmaya kalkmamalıydım, anlayan anlamalıydı seni; şimdiye değin yalnızlığın elinde nasıl yaşadınsa, yine öyle onurlu, güzel, sessiz yaşamalıydın; bu kâğıda, bu yazıya girip hapsolmamalıydın; bu yeryüzüne nasıl sessiz sedasız geldinse, bir gün yine öyle kendiliğinden çekip gitmeliydin; kimse bilmemeliydi seni benden başka, ben, bir ben bilmeliydim, bu yetmeliydi bana. Biliyorum, buydu bütün istediğin bu yeryüzünden. Ama yapamadım. Bunun için bağışla beni. Hoşça kal.
Sayfa 234 - AyrıkotuKitabı okuyor
Toprağı bir sevmesin, yerleşir kalır. Gözü büyümek, büyümekten başka bir şey görmez. Bir baskın adamıdır, yeryüzünün alanlarına baskınlar düzenler. Saldırganlığına ben de kızarım. Bir Hitlercidir sanki, Hitler gibi gözü saldırmaktan başka bir şey görmez. Onun gibi bütün dünyayı ele geçirmek ister. Bu yönüyle bir kabagüçcü, tek devletçidir. Ama bir ayrımla: Hitler, Mussolini, Franko gibi bir kafatascı değildir. Dünyayı herkesle birlikte sarmak, herkesle birlikte bu dünyada yaşamak ister.
18bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.