Nörologlar, doğumdan sonra yeni beyin hücreleri üretilmediğini düşünüyor. Beynin büyümesi, yeni nöronların oluşumuyla değil, nöronlar arasındaki bağlantı sayısının artmasıyla oluyor.
Bütün şizofrenler düşüncelerinin denetimini kaybederler. Bazıları kuruntulara kapılırlar, yani gerçek olmayan şeylere inanmaya başlarlar. Bazılarında, büyüklük kuruntuları vardır; kendilerini güçlü ve önemli zanneder ya da tanınmış birisi olduklarını sanırlar; örneğin, Napolyon. Bazılarındaysa, paranoyak kuruntular vardır ve insanların kendilerini öldürmek istediklerini veya herkesin kendilerinden nefret ettiğini sanırlar. Şizofrenler halüsinasyonlar da görürler. Böyle durumlarda gerçekte yaşamadıkları şeyleri yaşıyor olduklarını düşünürler. Çoğu, ne yapmaları gerektiğini söyleyen (ki bunlar genellikle zararlı işlerdir) ya da yaptıklarını eleştiren ve gerçekte olmayan sesler duyarlar.
Maymunların ve insansı maymunların beyinleri bizimkilere benzer. Onlar da tıpkı bizim gibi, büyük toplumsal gruplar halinde yaşarlar ve karmaşık ilişkiler kurarlar. Hayatta kalmaları yalnızca yiyecek bulmalarına ve güçlü olmalarına bağlı değildir. Grubun diğer üyeleri ile iyi geçinmeleri ve gruptaki konumlarını bilmeleri gerekir.
Ne yaparsanız yapın ya da nerede olursanız olun -ister kumda güneşlenin isterse dağda kayak yapın- beyniniz, vücudunuzun içindeki koşulları sabit tutmaya çalışır. Vücudunuzu ve içerisindeki kimyasal maddeleri kararlı bir durumda tutabilmeye homeostaz denir. Homeostaz hipotalamus tarafından kontrol edilir.