Öncelikle Emrah Serbes şu hikayesini sanki geleceğini görüp de yazmış :
'Şunu çok sık duydum. ‘’ Falanca yazarı çok seviyordum, ama son yaptıklarından sonra onu bir daha okumayı düşünmüyorum.’’ Demek ki Dostoyevski’nin zamanında yaşasaydın, kumarbaz diye onu da okumayacaktın. Yazarların özel hayatını unutmak lazım. Yazarların söylediklerini fazla ciddiye almamak lazım. Edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış berbat adamlarla dolu. (Syf:32)'
Neyse dediği gibi bizi yazdıkları ilgilendiriyor günahını da sevabını da kendisi çekiyor.
Emrah Serbes Yeraltı Edebiyat'ının, kalemi güçlü genç yazarlarımızdan. Kendisini severim ve kitaplarını okumak için de sabırsızlanıyordum.Nitekim hayal kırıklığına da uğramadım.
Yazdığı çoğu cümleleri zaten ezbere biliyoruz. Resmen hepsi birer özdeyiş olup hayatımıza girmiş durumda.
Günlük konuşma diliyle yazmış hikayelerini. Zaten günlük ,mektup, anı tarzında yazmış.
Afilli Filintalar bloğunda yazdığı, Afilli Parçalar adı altında olan hikayelerden ve Birikim Dergisi'ne yazdıklarından alınmış . Son hikayesi Galip İşhanı'nı ise ilk defa yayımlamış. Hikayeler genel itibariyle herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği tarzda.
Hikayelerinde konuyu toparlama şekli çok güzel ve harika nüansları var. Çok güzel kitap tavsiyeleri de veriyor inceden. Okumanızı tavsiye ederim. Iyı okumalar.
Çöpleri toplayan, ayakkabıları boyayan, bütün ayak işlerini yapan, herkesin Muzo dediği bir Muzaffer vardı. Çünkü bu dünyada sefaletin dibi yoktur, her zaman daha kötü durumda olan birileri bulunur.