"üçüncü kez gittiği yaz kampının ilk günüydü ve hala kendi kimliği ile doğmuş olmanın haksızlık olduğu biçimindeki düşüncesi ile savaştığından, onunla alay edip birlikte yürümeyi reddeden iki kızı şikayet etmişti. Kamp yöneticisi ona ters ters bakmışti:" Bu'pis kokulu Yahudilerle birlikte yürümeyiz... 'sözlerini kim söyledi sana Claire mi, joan mi."
Kampın ilk günü olduğu için, Deborah kız öğrenci sürüsü içinde yüzleri ve adları karıştırıyordu. "Claire söyledi" diye yanıt vermişti. Ancak Claire çağrılıp geldiğinde ve bu sözleri söylediğini şiddetle inkar ettiğinde, onu yalnızca dinleyip başıyla onaylayan kız oldugunun, konuşanın joan olduğunun ayrımına varmıştı.
" Claire boyle birsey yapmadığını söylüyor. Şimdi ne diyeceksin bakalim?"
" Hiç birsey. " Yıkım treni yolunda ilerliyordu. Deborah savaşından vazgeçmiş, başka birsey söylememişti.
O gece, kampcilarin yillar sonra gençlik masumiyetlerine hüzün dolu bir özlem duyarak andıklari kamp ateslerinden biri yakılmışti. Kamp yöneticileri " Aramızda olan ve acıma uyandırmak için dinini kullanarak günahsız kız çocuklarının başına dert açan bir yalancı - aramızda olan ve her türlü kötülüğe, her türlü onursuzluga tenezzül edecek biri," üzerine ateşli bir söylev vermişti. Ad vermeyeceğini söylemişti, ama herkes kimden söz ettiğini anlamıştı...."
"Kamptaki binicilik hocası öfkeli bir tavırla, Hitler'in en azından iyi birsey yaptığını söylemişti :"işe yaramaz insanlar" dan kurtulmaktı bu. Deborah da şaşkın şaşkın, bütün insanlar da Timör mü var acaba diye merak etmişti. "
"Yalnızca sevmek yetmiyor demek ki. Jakob'a duyduğum sevgi, onu incitmemi ve babamın gözünde olduğu gibi kendi gözümde de küçük düşürmemi engellemedi. Ve Deborah'a duyduğumuz sevgi de....şey, bu hastalığa.... Yol açmamızi engellemedi. "