Ben kimim?
Sen kimsin?
Biz kimiz?
Kendini dışarıya nasıl tanıtıyorsun?
Hangi kim-liğinle?
Mesleğin, statün, ırkın, dinin, ailen, ülken hangisi ön planda geliyor kendini tanımlarken?
Hepsinin dışındaki seni, keşfedebildin mi?
Aidiyetliğini neye bağlıyorsun?
Kimliklerden bağımsız olsan kim olurdun?
Amin Maalouf’un 2000 senesinde kaleme aldığı bu eseri hem deneme-inceleme, hem sosyoloji, hem düşünme türüne giriyor. Lübnan’da doğup Fransa’ya yerleşmesinden, kendi kimlik tanımlarından, aidiyetlerinden söz ediyor öncelikle. Maruz kaldığı sorulardan, toplumun bakış açısından, tanımlamalardan, inançlardan, dillerden, kültürden, teknolojiden, küreselleşmeden, değişimden söz ediyor.
O zamanlar küreselleşmenin değişimi ve ülkeler arası etkileşimi nasıl etkilediğini ve bunun ne kadar hızlı gerçekleştiğini okurken, bu kitabı şu dönemlerde yazmış olsa nasıl anlatırdı diye düşünmeden edemedim. Virüs salgınlarından hâlâ korkulduğundan hele ki ülkeler arası ulaşımın artmasıyla olası etkilerden söz ederken, öngörülerinin gerçek olduğu düzene şöyle bir dönüp baktım.
Kendi düşüncelerini, inanışını diğerini kırmadan, zorla dayatmadan, bir baskı oluşturmadan sadece düşünmeye ve sorgulamaya sevk ederek anlatması yazarın naif kaleminden kaynaklanıyor.
Sonsözde bahsettiği yazarların eserlerinin seneler sonrada okunması isteğine karşı bu kitabın yaşanılan döneme hitap etmemesi sebebiyle okunmamasından daha mennun olacağını dile getiriyor. Çünkü bir şeylerin değişmiş olmasını umut ediyor. Merak eden herkese kitabı okumalarını öneririm.
Umut dolu geleceğe.. Sevgiyle..