Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ebruli günler

ebruli günler
@szzakire
Konuştuklarınız çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlatını açsa da uçamaz. Kim demiş uçamaz, hadi uç, aç kanatlarını ve göster nasıl uçulur.
Karısını affetmişti, çektiği acılar ve pişmanlığı nedeniyle onu açıyordu. Vronsky'i affetmişti, özellikle O mutsuz davranışıyla ilgili söylentiler kulağına geldikten sonra acımıştı ona. Oğluna eskisinden daha fazla acıyordu ve onunla çok az ilgilendiği için şimdi kendisini ayıplıyordu. Fakat yenidoğan küçük kıza karşı sadece merhamet değil, şefkat de duyuyordu. Onun kızı olmayan ve annesinin hastalığı sırasında bir kenara atılmış olan bu yeni doğmuş zavallı bebekle ilk başta sadece acıdığı için ilgilenmişti. Eğer o ilgilenmeseydi bebek herhalde ölürdü. Bu küçük kızı ne kadar çok sevdiğini kendisi de fark etmemişti.
Reklam
Vornskiy Aleksey Aleksandroviç'le konuşmasından sonra Kareninlerşn evinin kapısına çıkmış nerede olduğunu yürüyerek ya da arabayala nereye gitmesi gerektiğini zorlukla alımsayarak dikiliyordu. Kendini utandırılmış, aşağılanmış, suçlu duruma düşürmüş ve uğradı hakaretten kurtulma olanağından yoksun hissediyordu. Kendini Şimdiye dek gururlu ve kolayca yürüdü yoldan çıkarılmış hissediyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sandalın Geldiği günden beri Süreyya Rüzgar buldukça fırsatı kaçırmıyor hemen balkona çıkıp Sandalcı ya sesleniyordu. Bu ses Suat'ın hayatının karabasanı olmuştu Sessizlik hayatında...
360 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Eylül
EylülMehmet Rauf
7.5/10 · 39,9bin okunma
Reklam
ebruli günler

ebruli günler

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Hava
HavaBuket Uzuner
8/10 · 1.776 okunma
Levin bunun üzerine Yegor'a evlilikte en önemli şeyi sevgi olduğuna ve sevgi varsa insanın her zaman mutlu olacağına, çünkü mutluluğu sadece insanın içinde olduğuna ilişkin kendi düşüncesini söyledi.
Sayfa 525Kitabı okudu
Anna Arkandevna okuyor ve anlıyordu, ama okumak, yani başka insanların hayatlarından betimlemeeleri izlemek hoşuna gitmiyordu. Kendisi bizzat yaşamak istiyordu. Roman kahramanlarının bir hastaya baktığını mı okuyordu, hastanın odasında sessiz adımlarla dolaşmak istiyordu; bir parlamento üyesinin konuşma yaptığını mı okuyordu, bu konuşmayı kendisi yapmak istiyordu; Lady Mary'nin atına atlayıp sürüsünün peşinden gittiğini ve gelinini kızdırıp, cesaretiyle herkesi kendisine hayran bıraktığını mı okuyordu, bunu kendisi yapmak istiyordu. Ama yapacak bir şey yoktu ve küçük ellerini kâğıt keseceğinin kaygan yüzünde gezdirerek kendini daha çok okumaya veriyordu. Romanın kahramanı artık İngilizlere özgü bir mutluluğu yakalamaya başlamış, baronluk unvanını elde etmiş ve bir malikane satın almıştı, Anna da onunla birlikte bu malikaneye gitmek istiyordu. Sonra birden roman kahramanının utanması gerektiğini ve bundan kendisinin de utandığını hissetti. Kahramanın utanacak nesi vardı? "Benim utanacak neyim var?" diye sordu Anna kendi kendine aşağılanmış gibi bir şaşkınlıkla.
Sayfa 133
Zaman ayrımcılık yapmaz. Mutlu muyuz, üzgün müyüz onun umurunda değildir. Ne yavaş akar ne de geçmek için acele eder. Tek bir doğruda ilerlemeye devam eden gökyüzündeki aya bağlıdır. Yüreğiniz acıyla kavrulurken bile akıp gitmeye devam eder. Peki bağışlayıcı mıdır? Bunu hep merak etmiştim.
6,7bin öğeden 6,6bin ile 6,6bin arasındakiler gösteriliyor.