Ah aşk, nasıl da karışıyor karanlık ateşle
Ne garip acılar eşlik ediyor zaferlerine!
Acaba sen kendin kördün diye mi biz, senin şehitlerin,
Bir daha hiç görmemeye mahkumuz yüzünü birbirimizin
Jane Eyre eseri Victoria dönemi erkek-egemen topluma ve tutucu ahlak kurallarına bir başkaldırı olarak yazılmıştır. Ana karakteri toplum baskısını ve toplumsal cinsiyet rollerini reddeden güçlü bir kadın olarak sergilenen ilk kitaplardan biridir. Zaten bu dönemden sonra feminizm ve kadın hakların İngiliz Edebiyatı'nda sıkça işlenen bir konu haline gelmiş.
"Geleneklerin cinsiyetlerine biçtiğinden fazlasını istemelerini ya da öğrenme heveslerini yargılamak, onlara gülmek düşüncesizliktir." syf. 156
Yazarın birinci tekil şahıs kullanması Jane Eyre'in içindeki yalnızlığı ve toplumdan ayrı düşmesini aktarırken başarılı bir yol olmuş. Kitabı okudukça Jane ile aramızda kurduğumuz bağın sürekli güçlendiğini hissettim. Böyle güçlü bir karakterin yaşadığı olaylar boyunca iç dünyasına ve tüm düşüncelerine hakim olmamız bu kitabı mükemmel yapan unsurlardan en önemlisi.
Örneğin bazı bölümlerde Jane'in okuyucuyla konuştuğunu görüyoruz:
“Ya Mr. Rochester’ı çirkin buluyor muydum? Hayır, sevgili okuyucum! Ona karşı duyduğum gönül borcunun, birlikte geçirdiğimiz birçok tatlı dakikaların sonucu olarak, şimdi onun yüzünü görmek en çok hoşlandığım şey oluvermişti. Onun bir odadaki varlığı şöminedeki ateşten daha çok can katıyordu canıma.” syf. 209
Kitabı okurken Jane'in mutluluğu sizin mutluluğunuz, onun üzüntüsü sizin üzüntünüz oluyor resmen. Kitapta en hoşuma giden yer şurası oldu:
"Bağımsız, irade sahibi, özgür bir insanım, şu anda da irademi sizden ayrılmak üzere kullanıyorum." syf. 356
Herkesin bu kitabı okumasını tavsiye ederim.
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,5bin okunma