Nurullah Genç, "Alaca bir at koşar içimde
Zamansız, mekânsız nefese doğru" diyerek sürdürdüğü şiiri "At vuruldu; içim paramparça Rüveyda" diye bitirdi. Herkes bilmez ama bu bir ölümdür.
..
Senin gözlerin dram; oysa ağlatan benim
Ben dilenci sen sultan; sevgi dağıtan benim
Sen ışık; ben karanlık ve aydınlatan benim
Ben ölümüm; sen hayat; cana can katan benim
Sabah sende oluyor; güneşi tutan benim
Soran ben; sorulan sen; hüznü damıtan benim
Öldüren ben; ölen sen; kabirde yatan benim
Sen sevda yüklü bulut, göklerimin sahibi
Saklıyorum içimde seni bir tufan gibi..
At vuruldu; içim paramparça Rüveyda Gölgelerin ardına sakladım kusurumu
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
Ben burda damla damla eriyip akıyorum Yine de, bırakamam yerlere gururumu İstenmediğim yeri usulca terk ederim
Hâtıra kalsın diye bırakır da ruhumu
Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim.
Rüveyda neyi hayal ediyorsanız O' dur.
Neye ulaşmak istiyorsanız O'dur.
Herkesin güzelidir Rüveyda.
Sizin hayal dünyanızda ufkunuzda, vizyonunuzda ne var, nereye ulaşmak istiyorsanız odur Rüveyda.
Kitapta rastgele açtım ilk sayfa okuduğum İlk satırlar;
Kurak bir ilkbaharın koynunda filizlenip Yüreğimi süsleyen "gül"dü mehtâbim benim Misk-ü amber kokulu bir semâdan seslenip Kapkaranlık geceme güldü mehtâbim benim