Kürtler, Müslümanlığı Türklerden 200
yıl önce kabul ettiler. Türkiye'nin en eski camii, 639 yılında tarihi Mar-Toma Kilisesi'nden çevrilen Diyarbakır Ulu Cami'dir. Bugün çok az sayıda Yezidi'nin dışında, Kürtlerin yaklaşık %98-% 99'u Müslümandır.
Şehirleşen Kürt aileler üç kuşak sonra, aile içinde dahi yerleştikleri şehrin dilini, Türkçe veya Arapçayı konuşmaya başlamaktadır. Bu durumun istisnaları çok azdır.
Kürtlerin kökeniyle ilgili diğer bir rivayet de Dehak mito lojisidir. Mitolojiye göre Dehak adında zalim bir hükümdar var dır. Bu zalim hükümdarın omuzlarında iki yılan türer. Bu yılan lara her gün, biri erkek, diğeri kız olmak üzere iki çocuk beyni yedirilir. Bu durum yıllarca böyle sürüp giderken, Dehak'ın bu işlerle ilgili iki vezirinden biri, insancıl olduğu için, kendi nöbe tinde yılanlara insan beyni yerine koyun beyni verir ve ölümden kurtardığı çocukları dağlara salıverir. Bu çocukların zamanla ço ğalarak Kürt soyunu oluşturdukları rivayet edilmektedir. Bu an lahma göre Kürtler İrani' dir.
20. yüzyılın başlarından itibaren Kurmanci, Sorani, Zazaki ve Gorani yazan aydınların sayısında büyük artış olmuştur. Kürtçe
yayınlanan ilk gazete 1898 yılında Botan Miri Bedirxan Bey ailesinden Mithat Bedirxan'ın Mısır'da çıkardığı 'Kürdistan' isimli gazetedir.
Rivayete göre Süleyman Peygamberin, inlere, cinlere, tüm hayvanlara ve devlere hükmettiği öne sürülmektedir.
Günlerden bir gün, Süleyman Peygamber, kırk devi çağırır ve onlara şu emri verir: "Kırkınızın Avrupa' ya gitmesini, bana ora dan en güzel 40 kızı alıp getirmesini emrediyorum." Devler, "baş üstüne" diyerek Avrupa' ya dağılırlar. Malum ya! Devler bir yıllık yolu bir saatte aldıkları için kısa sürede tüm Avrupa'yı kolaçan ederler ve buldukları 40 dilberi alarak memleketlerine dönerler.
Döndüklerinde bir de ne görsünler! Süleyman Peygamber ölmüş.
Böylece bu güzel kızlar devlere kalır. Devler bu kızlarla evlenir ve onlardan çocukları olur. Çocuklar zamanla çoğalır ve Kürt ırkını oluştururlar.
Kürtçenin en fazla konuşulduğu iller Hakkari %88, Van %76,6, Diyarbakır %72,6, Mardin %66,4, Muş %64, Bitlis %62,4, Ağrı %60, Bingöl %56,5 ve Elazığ %52,9 şeklindedir.
...1924'le birlikte Cumhuriyet, Kürtleri mevcut, ancak kolektif kültürel hakları tanınamaz bir kavim olarak algılıyordu. Kürtler hukuki ve siyasi özneler olarak artık Kürt değildiler. Ülkenin öteki yurttaşları gibi hukuken Türk olmuşlardı.[4]
Cumhuriyetin etnik meseleye bu yaklaşımı sonraki yıllarda daha da katlanarak devam etti. İlk yıllardaki Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt, Arap, Çerkez, Pomak, Laz, Gürcü, Arnavut, geçmişi ne olursa olsun herkesi 'Türk' kabul eden anlayış, yıllar ilerleyip Kürt etnik talepleri filizlendikçe 'Kürt yoktur' şekline dönüştü. Nitekim 1960 ihtilali sonrası yayınlanan ve Kürtlerin asıllarının Türk olduğunu savunan bir kitabın önsözünü yazan Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel şöyle demektedir:
"Bu eser Doğu Anadolu'da oturan, Türkçeye benzemeyen bir dil konuştukları için kendilerini Türk'ten ayrı sayan; bilgisizliğimiz yüzünden bizim de öyle saydığımız vatandaşlarımızın su katılmamış Türk olduklarını bir defa daha ispat etmektedir. Hem de inkarına imkan bırakmayan ilmi deliller ile ... Dünya üzerinde 'Kürt' diye adlandırılabilecek müstakil hüviyetli bir ırk yoktur."[5]