Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
10/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
POLİTİKA VE AŞK
Kaynaklar: Plutarkhos'un Hayatlar’ının Sir Thomas North çevirisi. (1579) ''Şehvet, şehvet! Hep savaş ve şehvet! Modası geçmeyen yalnız bunlar. Hepsinin canı cehenneme!'' -
William Shakespeare
William Shakespeare
,
Troilus ve Cressida
Troilus ve Cressida
Antonius ve Kleopatra Romeo ve Juliet gibi ''talihsiz genç âşıklar'' değildir. Her ikisi de ''toy zamanlarını'' geri bırakmış olgun yetişkinlerdir. Antonius Fulvia'yla evlenir, ama zamanını Roma'daki karısından uzakta ''Mısır kadını''yla geçirmeyi tercih eder. Kleopatra da daha önce evlenmemesine rağmen aşk yaşamıştır: ''Koca Caesar bile Düştü yatağına kılıcını bir kenara bırakıp. O yatakta Caesar'ın ektiğini Kleopatra biçti.'' (s. 44) Antonius ve Kleopatra'nın birbirlerine duyduğu tutkunun yoğunluğu çok baskındır. Shakespeare onların birbirlerine açlığını, arzusunu ve bağımlılığını Shakespeare külliyatındaki en güzel ve ince dizelerden bazılarıyla ifade eder: ''Yaşlılık onları solduramaz,'' çünkü birbirlerinin gözünde ilah gibidirler. Çift olarak kahraman, ihtişamlı ve insanüstü olmalarına rağmen, aynı zamanda acımasız, korkunç, ödlek ve sarhoşlardır. Shakespeare bu karakterleri hem tek tek hem de çift olarak zengin ve hatırlanmaya değer bir biçimde sunar. Kleopatra, Shakespeare'in yarattığı en büyük dramatik karakterlerden biridir. Bazılarının gözünde en bitap düşürücü ve rahatsız edici karakterlerden biri de olabilir. Shakespeare okuyucusunu (veya izleyicisini) Kleopatra'nın cazibesi ve canlılığıyla etkilemek için tüm yolları dener. Oyunun başından sonuna kadar erkeklerin onun cazibesine nasıl kapıldığını okuruz ve kendini beğenmiş Romalı Octavius Caesar bile Kleopatra'nın öldükten sonra ''başka bir Antonius'u baştan çıkaracakmış gibi'' göründüğünü söyler. Erkekler onu baştan çıkarıcı bir kadın, hatta onları büyüleyen bir cadı olarak görür. İlk önce aşağılayıcı ifadelerle nitelendirilir: Antonius'un iki askerine göre bir ''sürtük'' ve ''çingene''dir. Komutanlarının yeni evcimenliğinden öfke duyan askerler, ondan eskiden ''dünyanın direği'' olan adamı ''sürtüğün ahmağı'' haline getirebilecek bir kadın olarak söz eder. Onlara göre Kleopatra'nın cazibesi zehirli ve tehlikelidir. Antonius'un Roma'ya vazife ve bağlılık duygusunu yok eder. Enobarbus gibi pişkin askerler ise Kleopatra'nın cazibesini onu henüz görmemiş olanlara anlatırken kendilerini en güzel betimlemeleri yaparken bulurlar: ''Yaş yıpratamaz o kadını; Alışkanlık tüketemez sonsuz değişmelerini. Başka her kadın uyandırdığı isteği doyurup giderir, O en çok doyurduğu zaman acıktırır insanı. En büyük bayağılıklar bile Bir yakışık kazanır onda çünkü; En ermiş rahipler bile sevap sayar Onun hayasızca günahlarını.'' (s. 45) Enobarbus'un bu sözleri, Antonius'un bu ''eşsiz sevgiliye'' saplantısını bazı bakımlardan doğrular. Böylesine sonsuz bir ruh hali ve davranış çeşitliliğini kucaklayan bir kadına kim karşı koyabilir? Anlaşıldığı kadarıyla rahiplerden dünya geneline kadar herkes Kleopatra'da olağanüstü bir şey bulur. Bu sürekli aynı etkiyi yaratmak için onun görünürde olması veya hatta sahnede bulunması gerekmez. Enobarbus oyunun en şiirsel pasajlarından birinde onun görünüşünü aklında kaldığı kadarıyla anlatır: ''Üstünde yattığı gemi, yaldızlı bir taht gibi Pırıl pırıl yansıyordu sularda. Döğme altındandı geminin pruvası. Yelkenler kıpkızıl ve öyle kokuluydu ki Sarhoş oluyordu esen yeller içlerine doldukça. Gümüştendi geminin kürekleri: Flavta sesleriyle batıp çıkıyorlardı suya, Şu şıpırtlarıyla sarhoş olup hızlanarak. Kendisine gelince, diller anlatamaz onu: Sırmalı tenteler altındaki köşkünde Gerçekten güzel düşlerin Yarattığı Venüslerden daha güzeldi. İki yanında, güler yüzlü Kupidonlar gibi, Erkek çocuklar vardı gamzeli gamzeli; Renk renk yelpazeler sallayan çocuklar. Yelpazelerin yelleri, serin serin Bir artırıyor bir azaltıyordu sanki O güzelim yanakların pembeliğini.'' (s. 43) Enobarbus'un bu konuşması Kleopatra'ya yazılmış bir ilahi gibidir. Buradaki imgelem Shakespeare'in kendisinin de hoşuna gitmiş olmalı, çünkü 1579 yılında Thomas North tarafından İngilizceye çevrilen Plutarkhos'un Hayatlar adlı eserine çok şey borçludur, kitaptaki imgelemlerden çok şey almıştır. Aralarındaki ilk etkileşimde Kleopatra Antonius'un aşkını ifade etmesi için taciz eder Antonius'un yanıtı Kleopatra'nın abartıdan duyduğu hoşnutluğa hitap eder: ''Bırak, Roma gömülsün Tiber’in sularına; Çöksün kubbesi koca imparatorluğun. Benim göklerim burada. Bütün devletler çamur, İnsanı da hayvanı da besliyor bu çirkef dünya. Yaşamanın en soylu yanı nedir? İşte bu. (Kleopatra’yı öper.) Hele bunu yaşayan bizim gibi iki insan Bizim kadar uyuşan bir çift olunca. Dünyada bir eşi var mı böyle bir çiftin? Var diyen çıksın, ortaya, Cezasını göze alarak.'' (s. 5) Antonius'un sözleri Mısırlıların yaşam tarzına ne kadar uyum sağladığını gösterir. Romalı Antonius imparatorlukların kurucusudur. Onun için genişleme ve ilerleme temel hedef ve motivasyondur. Fakat Antonius'un düşüncelerini yerleştirmeye hizmet eden bu erken konuşmanın odağında genişleme yerine daralma ve indirgeme yer alır. Fethetme tutkusu, ''Benim yerim burası'' diyebileceği noktaya kadar daralmıştır; buradan kastı Mısır'da olmak, Kleopatra'nın yanında veya kolları arasında durmaktır. Mısır ve kraliçesi, Antonius'un Roma'ya özgü onur ve soyluluk anlayışını dönüştürmüş olmaktan çıkarıp ''kusursuz bir çift'' olmayı arzulayan bir adam haline getirmiştir. İnsanın bakış açısına göre, bundan daha romantik ve bencilce bir şey olamaz.
Kral Lear
Kral Lear
gibi Antonius da vazifelerinden kurtulmayı arzular, buna karşın otoritesini korumak ve bu tür bir gücün getirdiği nimetlerden faydalanmak ister. Vicdanıyla hesaplaşır ve Kleopatra'nın peşinden savaşı terk ederken kendi güçsüzlüğünün sorumluluğunu onun üzerine atar: ''Sen çok iyi biliyordun, Mısırlı, Yüreğimin iplerle bağlı olduğunu dümenine, Biliyordun beni çekip götüreceğini. Biliyordun yüreğimi avucunda tuttuğunu, Gözünü kırpmakla beni Tanrıların buyruklarından dışarı çıkarabileceğini.'' (s. 97) Tarihe bakılacak olursa, öldükleri sırada Kleopatra 38, Antonius ise 53 yaşındaydılar. Shakespeare, onların yaşını açıkça söylememekle beraber, genç olmadıklarını hep hatırlatır bize. Antonius, saçlarının ağardığını söyler, sık sık imalar yapar yaşlılığına; Enobarbus kocamış bir aslana benzetir onu. Kleopatra ise, aslında olduğundan da daha yaşlıymış gibi konuşur. Yüzünün derin kırışıklarından söz eder ve yaşlı olduğu halde çılgınlığının geçmediğinden yakınır. Antonius ile Kleopatra, yaşlılık ve ölümün artık acı bir gerçek olduğu, yaşamak için artık önlerinde pek az zaman kaldığı bir dönemine gelmişlerdir hayatlarının. Tutkularındaki şiddetin ve yoğunluğun nedeni de budur zaten. Antonius ile Kleopatra, hem birbirlerine müthiş bir haz verirler, hem de devamlı olarak birbirlerine işkence ederler. Anlayış ve huzur içinde beraber yaşamaları mümkün olmadığı gibi, ayrılmalarının da yolu yoktur. Her ikisi de kuşkular içindedir ve birbirlerinden kuşkulanmakta da haklıdırlar. Antonius’un gözünde, Kleopatra aklın alamayacağı kadar kurnazdır; her an yalan söylemeye hazırdır; öylesine aşiftedir ki, Octavius Caesar’ın uşaklarına bile kırıtabilir. Kleopatra ise, Antonius’un serinkanlı düşündüğü zaman kendisinden kopmaya, Roma’ya kaçmaya can attığını sezdiği için, onu tutmak amacı ile boyuna kurnazca planlar kurmak, hilelere başvurmak zorunda olduğunu bilir, sevgilisinin “Roma’lı düşünceleri” karşısında hep tedirginlik duyar. Antonius onu ne kadar kıskanıyorsa, o da Antonius’u o kadar kıskanır. Her ikisi de birbirlerine yalan söylerler sırasında ve yalan söylediklerini de bilirler. Genç âşıklardan farklı olarak, Antonius ile Kleopatra birbirleri hakkında hiçbir hayal beslemezler; her ikisi de bütün acı gerçekleri olduğu gibi görürler. Böylece çeşitli kuşkular, kıskançlıklar onları kemirdikçe, onlar da birbirlerini kemirirler. Bunu da bildikleri için, öfkeleri kinleri kısa sürer, çabucak bağışlayıverirler birbirlerinin kusurlarını. Birinci karısı öldükten sonra, sevgilisine haber vermeden Roma’da hemen yeniden evlenen Antonius Mısır’a dönünce, Kleopatra hiçbir şey olmamış gibi onu bağrına basar. Antonius da, Kleopatra’nın çeşitli oyunları karşısında, çılgın kıskançlıklar ve öfke nöbetleri geçirdikten, en ağır hakaretler ve küfürlerden sonra, Kleopatra’yı gene sevmeye devam eder. Aslında oyunda hep bir zıtlık vardır. Caesar Kleopatra'yı ''oruspu'' olarak suçlar fakat kendisi de öz kardeşini politik amaçlar uğruna Antonius'a vermiştir; dolayısıyla o da bir pezevenktir. Ayrıca Antonius da bir yandan Kleopatra'dan nefret eder, bir yandan da ona delicesine âşıktır. Aynı şekilde Kleopatra da değişik ruh hallerine sahiptir. Bazen Antonius'u takmaz, bazen de onun kulu köpeği olur. Bu örneklerde görüldüğü gibi oyunda hep ''insanın kendi kendine tutarsızlığı'' olgusu vardır. Fakat her ne olursa olsun tragedyanın sonunda sevgi, yalnız Kleopatra için değil, Antonius için de, her şeyi, ölümü bile yenen bir güç olarak yücelir. Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar. KAYNAKÇA: 1-
Shakespeare Kitabı
Shakespeare Kitabı
2-
Antonius ve Kleopatra
Antonius ve Kleopatra
Önsöz,
Mina Urgan
Mina Urgan
Antonius ve Kleopatra
Antonius ve KleopatraWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20202,922 okunma
··
848 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yasemin okurunun profil resmi
Bayağı ağzı bozuk bir aşkmış.:d
Fëanor okurunun profil resmi
Yapılabilecek en kısa ve öz yorum budur herhalde. Teşekkür ederim. :D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.