Dört öyküden oluşan bu eser Stefan Zweig'in en beğenilen eserlerinden birisidir.
İncelememe başlamadan önce novella kelimesinin anlamını belirtmek istiyorum. Novella, romandan kısa fakat öyküden de uzun olan eserlere denir. Benim için Stefan Zweig ile bütünleşmiş olan bu terimi ben ilk kez Zweig ile duymuştum. Aynı zamanda şu an incelemesini yazdığım bu eserin içerisindeki bir öykünün(!) isminde de novella geçmektedir bu sebeple bu açıklamayı yapma gereği duydum.
Daha önce de belirttiğim gibi kitap içerisinde dört kısa öykü bulunmakta. Sırasıyla bunlar hakkında bilgi vermek gerekirse;
1) Mürebbiye: Esere adını veren bu öykü çocukların gözünden yetişkinlerin sorunlarının nasıl gözüktüğünü ele almakta. Stefan Zweig bir çocuğun olaylar karşısında neler hissettiğini öyle güzel yazmış ki beni çocukluğuma ve o dönemin birtakım sorunlarına götürdü. Aynı zamanda psikolojik tahlillerin yanı sıra çocukluk dönemindeki hal ve hareketler de çok güzel işlenmiş. Bu kısa öyküyü okuyup da çocukluğunun küçük ajanliklarına, meraklı bakışlarına ve keşiflerine dönmeyen olmayacaktır buna eminim. Klasik olarak Zweig öyküleri bir yere bağlanmadan kalabiliyor. Daha önce okuduklarımda da olan gibi yine sanki eksik bitmiş hissine kapıldım. Zweig her şeyi açıkça vermeyebiliyor sahiden. Son olarak çocukluk masumiyetinin, yetişkin dramına dönüşmesinin öyküsü olarak Mürebbiye'yi okumanızı elbette tavsiye ediyorum.
2) Yaz Novellası: Beni oldukça etkileyen bu öyküye okurken bol bol kızdım. Genel olarak genç bir kızın duygularını suistimal etmek olarak gördüm. Kimsenin kimseyi ne olursa olsun kandırmaya, isimsiz mektuplar göndermeye veya kimliğini yalan yanlış belirterek konuşmaya çalışmaya hakkı yoktur. Sürekli bu düşünceye yoğunlaşmaktan öyküden gereken tadı alamamış bile olabilirim. Dürüstlük kazanacak arkadaşlar, okuyun ama denemeyin. Bir insanda bu şekilde açtığınız yara onun ileriki hayatını da etkileyecektir ve bunun hiçbir masumane tarafı yoktur.
3) Geç Ödenen Borç: Bu dört öykü arasından beni en çok etkileyen öykü bu oldu. Özellikle öykünün başlarında çok yorulmuş olan bir kadının dinlenme ihtiyacının ifadesi ve ardından o özgürlüğe uçuş anları gözümde canlandı. Ben de alplerin en yüksek çayırlarına koşmak istiyorum. Ben de istiyorum diye diye okudum. Asıl konumuza dönersek bazı insanlara manevi olarak borçlanabiliriz. Zor bir anımızda elimizden tutan hiçbir insanı unutmamak gerek, hiçbir şey olmazsa hürmetle hatırlamak bile çok insani olacaktır. Bu öyküde seneler sonra manevi borcunu ödeme imkanı bulan bir kadının, yaşlı bir adamı muhtemel son günlerinde nasıl mutlu ettiği anlatılıyor. Çok etkileyiciydi bana göre, güzel yazılmış harika bir öykü. Kitaba adını veren eser bu mu olmalıydı acaba dedim :)
4) Kadın ve Yeryüzü: Bir kuraklık böyle mi güzel anlatılır. Bir susuzluk böyle mi güzel işlenir. Ne yapıyorsunuz Zweig bey bu kadar güzel öykü yazılır mı? :) Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Tasvirleri çok iyiydi. Kadın ile yeryüzü betimlemesi harika olmuş. Ancak üçüncü öykü verdiği mesaj açısından yine de gönlümün birincisi.
Dört öyküde de genel manada hep kadın işlenmiş. Bu oldukça hoşuma gitti, Zweig biz kadınları iyi tanıyor. Tanıyor ki böylesine insan tahlilinde bulunabilmiş. İyi ki varsın Zweig.
İşte bu dört güzel öyküyü okumak için fazla gecikmenizi istemem. Bir günde bitecek bir kitap, akıp gidiyor. Dili sade, anlaşılır ve okunaklı. Severek okunulacağına eminim. Bu platformda puanı biraz düşük kalmış ama benden 10 puan aldı. Keyifli okumalar.