Gönderi

195 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
YOLU GÖZLENEN...
Sabahattin Ali'nin bu kitabı eşinden ve kızından ayrı kaldığı bazı zamanlarda onlara yazdığı mektuplardan oluşuyor. Hep edebi kişiliği ile ön planda olan yazar, bu sefer bir eş ve baba olarak karşımıza çıkıyor. Aliye Hanımla nişanlılık zamanından ölene kadar yazdıkları o kadar samimi ki. İçinden ne geçiyorsa onu yazmış. Zorlama hiçbir şey yok. Romanları da çok güzel ve içtendi ama ister istemez biraz kurgu vardı. Hayal gücünün esiriydiler. Ama mektubunda ne yazsam diye düşünmemiş, hissettiği şeyleri yazmış. Ayrı kaldıkları zamanlarda eşine olan güvenini daha çok yansıtmış. Aliye Hanım yalnız kaldığı zamanlarda kendini savunmasız zannetmesin diye mektuplarının arkasını kesmemiş. Aralarında bulunan kilometrelerin ona olan sevdasını hiçbir zaman geçemeyeceğini hissettirmiş. İlk mektuplarında Aliye Hanım'ın güzelliğinden, sevdasından ve evlilik planlarından bahsederken zamanla bu konular yerini geçim derdine, Filiz'in hastalıklarına ve derslerine bırakmış. Öyle ki hitap şekillerinden tutun (ilk mektuplarında biraz resmiyken ilerleyen zamanlarda sevgisini belirtecek şekilde değişmiş) yazı stiline kadar (kitabın sol tarafında Sabahattin Ali'nin kendi el yazısı bulunuyor) değişmiş. Dikkatimi çeken bir şey oldu, eşine Osmanlı Türkçesiyle yazarken kızına günümüz Türkçesiyle yazmış. Filiz, annesine gelen mektupları okuyamasın diye mi böyle yaptı acaba? Her ne kadar unutulsalarda hala bir yerlerde yaşamını sürdürmeye çalışan eski dostlardır mektuplar. Derste konumuz gelince öğretmenlerin zorla yazdırdığı birkaç satırdan daha fazlasıdır onlar. Yolu gözlenendir, gelmesi gecikince telaşlanılandır, köşe bucak saklanandır bazen, gece yastığın altından çıkandır. Genç kızların umut dolu mektuplarına kitapların arasında kurutulmuş çiçekler eşlik eder bazen. (Belki Aliye Hanım da böyle yapmıştır.) İlk elden verilmeye çekinilir ikinci, gerekirse üçüncü elden verilir:)) Parfüm sıkılır güzel koksun diye, fazla gelirse mürekkep dağılır:)) Hatta ve hatta kenarları kibritle yakılır, heleki saman kağıtsa çok güzel durur. Az kağıt harcayarak nasıl çok şey anlatabilirim diye düşünerek sayfa düzenine de dikkat edilmez. Hitabın yanına küçük bir kuş çizilir, kenar süsü yapılır kedi merdiveni gibi. Böyle kazanılır gönüller. Sabahattin Ali de böyle kazanmıştır sanırım Aliye Hanım'ı . Yalayarak kapatılır zarf. O çirkin tadı herkes bilmez:) Akabinde postaneye gidilir ve pul alınır. (Üstünde fiyatları yazar:)) zarfın arkasında sağ üst köşede bütün ağırlığı ile boy gösterir. Çoğu kişi bunların koleksiyonunu yapar. Zarfın rengi de içeriği hakkında kopya verir bazen. İçinden çıkan siyah beyaz vesikalık ranzanın tavanındaki yerini alır. Kartpostal gönderilir uzak ülkelerden. Elli defa okunandır mektuplar hiç sıkılmadan. Şimdi biz telefondan istediğimiz kadar görkemli mesajlar atalım, eski bir sandığın içinde saklanan bu mektupların yerini tutamaz. Bu mektuplar kitap oluşturmak amacıyla yazılmamış. Başkalarıyla paylaşılamak için de yazılmamış. Sabahattin Ali'nin kendi kişisel mektupları. Öyle olunca bu mektuplara puan vermek ne haddime diye düşünerek vermedim.
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,7bin okunma
··
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.