"Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. ''
Amin Maalouf
Kuran'da Allah'ın doksan dokuz adının olduğu geçer. Pekala bu sayıyı yüze tamamlayan gizemli bir ad var mıdır? Yüzüncü Ad ile ilgili olarak; bu adın Hz. Süleyman'ın yüzüğünün üstünde yazılı olduğu, Nuh'un bu adı söylerek Tufan'dan kurtulduğu, bu adı söyleyenlerin cennete gideceği, dahası bu adın dünyayı kurtaracağı rivayet edilir. Böyle bir ad var mıdır? Yoksa bu bir körinanç mıdır?
Lübnanlı yazar Amin Maalouf bu rivayetlerden yola çıkarak yine tarihi bir kurgu romanı yazmış. Yıl 1665. Hristiyan ve Yahudi inançlarına göre Canavar Yılı olarak kabul edilen 1666 yılından hemen öncesi. Özellikle İncil'de bu yılla ilgili kehanetler var. Buna göre bu yılda deccal ortaya çıkacak ve dünya yok olacaktır. Kehanetlerin çıkmaya başladığı söylentileri artınca da halk tedirgin olur ve herkes bu yüzüncü adın olduğu kitabın peşine düşer.
Hikayemizin kahramanı Baldassare, Lübnan'da yaşayan Hristiyan bir antika tüccarı. Bir şekilde eline Tanrı'nın yüzüncü adı olduğunu düşündüğü kitap geçer ve onu okuyamadan satar. Ardından pişman olur ve kitabın peşinden bir yolculuğa çıkar. Yüzüncü Ad, Lübnan' dan başlayıp Mersin, Konya, İzmit, İstanbul, İzmir ve Avrupa'da son bulan bir yol hikayesi. Maalouf, diğer kitaplarında olduğu gibi yine okuyucusuna dünyayı dolaştırıyor. Yazarın en sevdiğim kitabı olan Afrikalı Leo kitabında da üç kıtayı dolaşmıştım.
Zaman 17.yüzyıl, mekan yazarın çok iyi bildiği Akdeniz ve çevresi. Eğer tarihe merakınız varsa bu kitabı okurken birçok yeni bilgi öğreneceksiniz. Kitapta Musevilik, Yahudilik ve Müslümanlık ile ilgili birçok bilgi mevcut. Osmanlı Devleti ile Sultan 4.Murat'ın olduğu kısımlar ilgi çekiciydi. Özellikle İzmir'de ortaya çıkan Yahudi Mesih Sabetay Sevi ile ilgili bölümü okurken gerçek olduğunu öğrendiğim birçok bilgiye ulaştım ve bu bilgilere de şaşırdığımı söyleyebilirim.
Okuduğum 7. Maalouf kitabıydı. Yazarı okurken kitabın sonunda hayal kırıklığına uğramayacağımı biliyorum artık. Okuyucuyu zorlamayan akıcı bir dili var. Hikayelerini süsten uzak bir şekilde anlatıyor. Olayların geçtiği mekanları anlatırken kısa tasvirler kullanıyor. Karakterlerinin iç dünyalarıyla ilgili yaptığı tasvirler de okuyanı sıkmayacak şekilde. Bence yazarın anlatımındaki en önemli özelliği ise sürükleyiciliği.
1949 yılında Lübnan'da doğmuş olan yazar, şu an 70 yaşında ve Paris'te yaşıyor. Bütün eserlerinde Akdeniz çevresini ve Orta Doğu'yu ele alıyor. İlk romanı Afrikalı Leo ile 1986 yılında Fransız-Arap Dostluk Ödülü'nü, Tanios Kayası ile de 1993' te Goncourt Ödülü'nü kazanmış. Yazarın en bilinen eseri ise Semerkant.
Tarihe merakınız varsa kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum.