Gönderi

Yazarken
Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için sadece. Diğer herkesi, ıvır zıvırı, başından kaybetmiş olduğum şeyleri siktir etmek en mantıklısı elbette. Kendimi yazıyorum bir kere, neden okusun ki ruhumun en ufak kırıntısından haberdar olmayacak o güruh. Evet, bir duvarı aşmak lazım bir kere. Zamanında çok duvar hikayesi yazmıştım - sonunda duvarcıyı öldürmek zorunda kalmıştım gerçi çölün ortasında tek başına kalınca- o yüzden böyle duvarları en iyi ben bilirim demeyeceğim tabii ki. Herkesin duvarı kendine özgü, apayrı. ama en azından şunu biliyorum, herkesin duvarını merak eden, onunla birlikte optimumda bir taş koymak isteyen an az bir kişi her zaman bulunuyor. Çünkü herkesin kendi duvarı var bir yerlerde. Milyonlarca tuğladan oluşan, ama içten içe birilerinin gelip yıkmasını istediği... Ya da sadece çıplak ayakla çimenlerin üstünde yürüdüğümüz o gece, ya da sadece ruhunun içime girdiği güneşle birlikte. Ya da sadece delirmenin kıyısında, mağaradan dışarıya koşarken seni görüp bayıldığım, ya da sadece binlerce olasılık arasından, her kafiyeli dize gibi, kendini gerçekleştiren her kehanet, ışıklar kaçtığında yapmaya çalıştığım her analiz, yarattığım her yeni dünya, rezil olmak pahasına paylaştığım her farklı saçma... Bir yerden başlıyor insan, daha doğrusu ayrılıyor bir yerden, öncelikle kırıyor yavaş yavaş karşısındaki dirençleri. Kendinden başka kimse yok karşısında. Arkadaşlıkları var, kırıyor onları da, kendisinden başka arkadaşı, kendisinden başka sevgilisi yok aslında. Kendisinden başka kaptanı yok bu saçma geminin, kahverengi gözlü o deli gibi atan kalbi çok geride artık.Her şey çok yeni ve her şey çok eski. Şarkılar, korkular, nefretler ve hasretle- geride kalmış hepsi... Bir şey yazarken yeni bir şeye- yeni bir hayat/ yeni bir dönem/ yeni bir sana başlar gibi gelir hep bana. Eski bir gülücük, ya da hiç bir şey. Hiç bir şey düşünmem aslında ben. Öyle kalbimin açıldığını, sıcak bir şeyler aktığını hayal etmem. Soğuktur çünkü benimki. Eninde sonunda günlerin, bulanık günlerin sona ereceğini bilirim. Şarkı söylemek isterim belki de nazım gibi o zaman, ya da sadece düşünürüm belki... Yazmak - evet zor değil aslında yazmak , akıyor sonuçta parmaklarımın ucundan bir şekilde. Zor olan - sadece- bir yerlerde birilerinin bunları okuyacağını, sonuna kadar belki okumaya çalışacağını ve kafamın içine girmeye, beni anlamaya çalışacağını bilmek. Bu ateşte tek başına yanarken yanına birilerinin sızmaya çalıştığını bilmek ve -bilmiyorum - dışarı itmek ya da yana kaymak bir parça, öyleine büyük ki bu gece ay hepimize yeter demek ... Cennet cehennem içiçe artık, seviyorum- nefret ediyorum. İstemiyorum, bağlanıyorum. Elim elinde, beynim içinde. Kapatmam lazım kaldırımları, bırakmam lazım oyunları- her yeni pencere, her yeni bakış ayrı bir öpücük ayrı bir rüya. Binlerce küçük kelime- okuyan tek bir tırtıl belki de kelebek belki de imkansız. Kalmalı mıyım? Yazmalı mıyım? Yalan mı söylemeliyim bir zamanlar diye? Bir zamanlar diye başlayan her şey yalandır bir parça.. Bir zamanlar gezerdim ben de ışıkla, bir zamanlar yazardım geceleri, mutluydum elbette dudakların gibi. Her havaalanındaki her uçuş görevlisi gibi yalnızdım ben de. Sonra? Her zamanki gibi birinci dünya savaşı çıktı ve bitti tüm yazacaklarım. Öldüm bi de- En beğenlen yazılarım öldükten sonra olmuştur hep... Yeterince makuldur umarım - yazıyorum/saçmalıyorum kimse yokmuş gibi. Okuyacak varsa, okunmak gerekliyse bile arkamda bıraktığım -ağlayan/bağıran- kimse yokmuş gibi yapıyorum. Dağlara çıkmıyorum, diplere dalmıyorum sadece kendimi yazıyorum , okunmasına gerek yok diyorum - içten içe ağlıyorum- deliriyorum her gün- her gün her sabah, her öğlen, her akşam , her gece, her nefes alışında daha fazla... Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Var - sen başka bir iz bırakma yeter ardında.
··
1.916 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Okurken insan düşünüyor bunları yazanlar iyi ki var diye :) Burayı okuyan var, anlayan- anladığını sanan, kendi içinde anlamlandıran belki de başkalaştıran var… Duvarı da böyle böyle örüyoruz belki? iyi mi bu kötü bilmiyorum ama bilmeye de gerek yok sanki... İyi geldi Erhan bey, uzun zaman olmuştu sanki -ya da ben denk gelmemiştim. Kaleminize sağlık
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler İclal Hanım, iyi kötü düşünürsek yazamayız zaten bence. Evet epey olmuştu , sağolun:)
Distopya okurunun profil resmi
Kesinlikle yazmalısınız. Kaleminize sağlık.😊 Tamda gözlerim kapanmak üzereyken her bir satırında biraz daha açarak,keyifle okudum.:)
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler :)
Neşe okurunun profil resmi
Birisi bunları okudu, sevdi:) Yazan eller dert görmesin.
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler Neşe, yazalım hepimiz
AkilliBidik okurunun profil resmi
Var, hocam. Siz yeter ki yazın, bizler de böyle keyifle okuyalım. Kaleminize sağlık...
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler :)
Silva okurunun profil resmi
Var, buradayız ve buradasınız. :)
Erhan okurunun profil resmi
Teşekkürler, sizin de var:)
K. okurunun profil resmi
Şimdiye kadar yazılarınızdan okuyabildiklerim içinde en beğendiğim bu oldu. Bir kez daha hissettiğim her birimizin peşinden gittiği ya da gitmeye mecalinin dahi kalmadığı o duygu: ''Aidiyet.'' Bundandır ağaçlara, çiçeklere vurgunuz. Toprağımız nereden karıldı bilmeyiz ama ait olduğumuz yere kavuşana kadar burnumuzda tüten bir hasret var.
Ebru Ince okurunun profil resmi
Erhan hocam !!! :)) şu "milyonlarca tuğladan oluşan ,den sonraki kelime ??? nedir??onu çözerek rahat uyurum sanki :)) selamlar ❤️
Erhan okurunun profil resmi
Yeterli siz rahat uyuyun, sildim bir "m" yi, teşekkürler :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.