Yazar arkadaşınız olunca inceleme yazmak zor, biraz yanlı davranmak da benim kusurum olsun. Saat uygulaması kaldırıldığından beri( ki bunun şarkısı var ve kitapta geçmekte) karanlıklara uyandığımız güneşli ama soğuk kış sabahları ile başlayan hikayede buluyorsunuz kendinizi, tabii çorabınızın tekini yatağın içinde arayarak. Öyle bizden bir başlangıç olmuş. Kendine bile katlanamayan , dünya ile konuşmaktan kaçınan baş karakterimizi kendinden beklendiği üzere kısa ve öz cümlelerle konuşturmuş yazar, çok da güzel yapmış, bu da monoloğu takip etmek adına bize kolaylık sağlamış. Günlük ev rutinini devam ettirmek de zorlanan ve bir noktada yapmayı bırakan, dejenere iş ortamına ayak uydurmak için çırpınan, biyolojik anne babası ile başlayıp ademlerle olan terk edilme sürecine de bir biçimde ayak direyen karakterimiz Hector gidince zamanı donduruyor kendisi için ve Kayıp Eşya Dolabına bakmaya karar veriyor . Kaybınınsa Hector ve nicesi olduğunu görüyoruz sonunda. Öyküyü çok sevdim, anlatılan çok bizden, özellikle günümüzde toplumun kadına bakışı maalesef anlatıldığı gibi ve yine maalesef bunu yüksek sesle söylemek de bir mesele..Kayıp Eşya Dolabı fikri benim en sevdiğim fikir oldu, kaybettiğimiz kendimiz bile olsa bunun bir noktada bir yabancı tarafından yüzümüze vurulması için bir kuruluş fikri çok yaratıcı çok muazam. Sevmediğim kısım ise ademlerin hikayesi. Ademlere geçiş yaptığımız kısımlar çok hızlı, çok hazırlıksız, ademler de çok detaysız. Belki bu hikayelere geçişlerde biraz detay daha iyi kılabilir hikayeyi. Son olarak CANIM HECTOR… çok çok çok güzelmişsin… hayatına bir kedinin dokunmasına izin vermiş herkes, bu kitapta çekilen acıyı daha iyi anlayacaktır eminim. Okuyun canım Tuğba Saydam çok güzel anlatmış

Hiçlik ya da Her ŞeyTuğba Saydam · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 2024139 okunma

··

9 artı 1'leme

·

699 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Gaye Deniz Yankuncu