Gönderi

NÂZIM HİKMET'E
Sen "Promete'nin çığlıklarını Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam" Sen benim mavi gözlü arkadaşım Kabil değil unutmam seni. 26 Eylül 1943 Seni yapayalnız bırakıp hapishanede bir üçüncü mevki kompartimanda pupa yelken koşacağım memlekete. Ve tren bir güvercin gibi çırpınarak istasyona girecek, gözü yaşlı bir genç kadına beş senenin ardından kocasını getirecek. O dem -ki boş verip istasyon halkına- yanaklarından öperken sevgilimi sen neşeli mavi gözlerinle bakacaksın içimden bana. O dem -ki yürekten her şey atılacak- EKMEK-KİN - HASRET fakat NAZIM HİKMET sen şu kadar kilometre uzakta kalmana rağmen aydınlık yüreğimin duvarına dayayıp sarı saçlı başını batan bir yaz güneşi hüznüyle ağlatacaksın arkadaşını. Günler geçecek ekmek derdi çökecek omuzlarıma. Fabrika. Makinalar Tezgahım. Sana şekerkamışı, portakal yollayacağım. Karım yün çorap örecek. Her hafta mektup yazacağız. -Askere almazlarsa eğer- Unutabilir miyim seni? Tahtakurusu ayıkladığımız hapishane gecelerini Ve radyoda şark cephesinden haber beklediğimiz müthiş anların küfrünü! -Radyonun yanındaki duvara kurşunkalemiyle abús insan yüzleri çizmiştin Unutabilir miyim seni? Hâlâ beton malta boylarında duyuyorum takunyalarının sesini! Unutabilir miyim seni hiç? Dünyayı ve insanlarımızı sevmeyi senden öğrendim, hikâye, şiir yazmayı ve erkekçe kavga etmeyi senden!
Sayfa 100Kitabı okudu
·
486 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.