Nevrotiğin DünyasıBana nevrotik insanın iç alemini anlatan bir kitap söyle deseler, düşünmeden bu kitabı öneririm. Eser: Hayatı henüz yaşamadan yıkılmış, kendi varlığını kendisi önünde bir engel olarak gören, büyük olmak isteyen, hatta sayfadan sayfaya ne istediğini de tam bilmediği görülen bunalımlı insanın -yani tam bir nevrotik- hayatını gayet güzel aktarmış.
*Buradan sonrası spoiler!
Kitabımızın karakteri kitaplara gömülmüş, sokakta yaşamamış, dışarının kanunlarını bilmeyen klasik bir çekinik tip. Aşırı duygusal ve boşvermiş tavırları her cümlesinden kendisini belli ediyor. Buna rağmen karakterin hayatında reel bir problem de net olarak göremiyoruz. Problem tamamen kendisi ve kendisiyle savaşıyor. Psikanaliz üstadlarının klasik ifadesiyle; "dışarıyla yaşadığın çatışmanın esas kaynağının kendi iç aleminden kaynaklandığını" görecek olgunluğa erişmediği için de insanlarla sürekli bir savaşım içerisinde olduğunu görüyoruz. İnsanlar beni anlamıyor, kimse beni sevmiyor, ben bu dünyaya ait değilim minvalinde gülünç sözcükleri bolca duyuyoruz. Hayatı kendi içsel aleminden ibaret sandığı için, "Ölüler de zanneder ki diriler her gün helva yiyor" hesabı, dünyada ki en mutsuz, en anlaşılmamış insan olduğu izlenimine kapılmış. Eğer kendisini tanıma fırsatım olsaydı, kendisini fazla ciddiye aldığını söylerdim.
Alalade bir hayat yaşayıp, büyük yıkımlar yaşamadan, aç susuz kalmadan, büyük ihanetlerin çemberinden geçmeden insanın oturduğu yerde bu kadar negatif olmasını anlayamıyorum. Bu da bir ruh halidir şeklinde düşünmek ise bu durumda doğru cevap olmuyor maalesef. Çünkü bu bir düşünce tarzı değil, bir rahatsızlığın, bir eksikliğin habercisidir. Huy, karakter zannedilen pekçok şey malesef bir rahatsızlıktır. Özellikle kitapta ki karakterde yoğun olarak gözlemlenen bunalımın seviyesi tam bir hastalık seviyesinde gözlemleniyor. Hayata henüz başlamadan çocukluk yaşlarından itibaren insanlardan bir kopuş, mükemmelliyetçilik, kendisinden ve çevresinden gereğinden fazla şeyler bekleme, kendi varlığı çok çok büyük olmayacaksa hiç olmamayı yeğleme gibi durumlar söz konusu ki bu noktada karakterin tam bir hasta portresi çizdiği de açıktır.
Kitaptaki karakteri yeteri kadar dövdüğüme göre artık konuya yazar açısından bakmalıyım. Ve o zaman yazarın amacının zaten bu tip bir insanın hayatını anlatmak olduğu gerçeğine varmış oluyoruz. Yazar, bize bazılarımızın içinde yaşadığı bazılarımızın ise hiç tanımadığı bu ruh halini birinci ağızdan aktarıyor. Ve açıkçası bunu da gayet başarılı bir şekilde yapıyor. Tam olarak nevrotiğin dünyasına dalıyoruz, onu anlıyoruz gerçekten ki bu açıdan eser oldukça başarılı. Ayrıca karakterin ruh halinin nevrotizmin tüm belirtilerini kapsaması sebebiyle yazarın bizzat kendisinin aşırı uçlarda bir içe dönük olduğunu da iddia ederim.
Eser başarılı, okunabilir ve bunalım unsurları barındırmasına rağmen sıkmıyor. Yazarın intihar düşünceleriyle alakalı görüşlerini açıkça ifade etmesi sebebiyle 16 yaşının altındakilere önermiyorum. Onun dışında bence okunması gereken kitaplardandır. Keyifli okumalar dilerim.