Kurt Kanunu
Bir itiraf ile başlıyorum...Geçenlerde üşenmedim, takip ettiğim okur arkadaşlarımın hepsinin profilinden tek tek, hangi Kemal Tahir kitaplarını okumuş olduklarına bakıverdim ki bu benim için çok önemli bir detay... Ve ne yazık ki yarısından fazlasının henüz yazarla tanışıklığı bile olmadığını farkettim, kahroldum... (okunup da işaretlenmemiş olma ihtimali ise zihnimde capcanlı bir umut...)
Beni tanıyan herkes, Kemal Tahir sevdamı ve bu sevdamın boyutlarını az çok bilir. Üstadın çevirileri ve notları da dahil olmak üzere tüm külliyatını çift dikiş tamamlamış bir okuru olarak, bu platformda, her eseri hakkında iki çift kelam ettiğim bir incelemem bulunsun, sevgili okur arkadaşlarım az da olsa fikir sahibi olsun ve elleri Tahir kitaplarına varsın istedim.
Kurt Kanunu, içeriğinde Atatürk düşmanlığı barındırdığı gerekçesiyle, Kemal Tahir'in, dönemin -kendini bilmez- sol aydın tayfası tarafından dışlandığı ve hatta dolaylı yoldan (bence direkt) ölümüne sebebiyet veren çok önemli bir eseri. Şöyle ki, tarihler 73'ü gösterdiğinde, İsmail Cem, Ali Sirmen, Afşin Germen, Tuncer Arıklı ve Mete Tunçay'ın da aralarında bulunduğu bir grup ile Mehmet Barlas'ın evinde akşam yemeği yer Kemal Tahir. Konu döner dolaşır Kurt Kanunu'na gelir ve tüm konukların aksini savunmalarına rağmen Tunçay, Tahir'i tarihi çarpıtmak ve pornografik edebiyat yapmakla suçlar. Ateşli bir tartışmanın ardından geceyi sonlandırıp, yemeği terkeden Kemal Tahir, evinin basamaklarını dahi çıkamadan giriş kat dairede geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılır...
Bu izahtan sonra, cezaevinde yattığı yıllarda eşi Fatma İrfan'a yolladığı mektupların birinden bir kesit bırakmayı, suçlamaların haksızlığını belgelemek adına buraya iliştirmeyi bir borç biliyorum :
"Sana resimlerimizi gönderiyorum...
Bir de Büyük Adam’ın fotoğrafını gönderiyorum. Kolay yenilmemek isteyenler bu yaratıcıya sık sık bakmalıdırlar. Biz Mustafa Kemal’in bu resminden birer tane ceplerimizde taşıyoruz. Seni de mahrum etmek istemedim."
Gelelim kitabımıza...Öncelikle bu kitabın bir kurgu değil birebir yaşanmış ve kaleme alınırken üzerinde kayda değer derecede ciddi oynamalar yapılmamış gerçekler olduğunu belirtmeliyim. Zaten Kemal Tahir'in kendisi ve birtakım yetkin otoriteler de yaşanmışlık hususunu göz önünde bulundurarak, bu eseri için "belgesel roman" tabirini uygun bulmuşlar.
Kitaba adını veren bir anekdot ile giriş yapmak isterim :
Kurtluk bir töredir.
Kurt sürülerinin başında lider bir kurt olur ve sürüyü idare eder. İkinci ya da üçüncü bir kurt, liderin yerine göz diktiğinde, kendi ölüm fermanını kendi pençeleri ile imzalamış olur. Bu kurt sürüleri acıkıp da yemek bulamayınca bir çember oluşturup, saatlerce bu çember etrafında dönerler. Bitkin düşüp yere yığılan ilk kurt, diğerlerine yem olur. Bu seremoninin adı kurt dansıdır ve kitap adını buradan alır...
Kemal Tahir, ülkemizin ve ülkemiz insanının özel ve yüce olduğunu, Avrupa insanına asla benzemediğini söyleyerek eserlerinde de hep bu duruma vurgu yapmıştır. İlk baskısı 1969 yılında yapılan Kurt Kanunu adlı bu eserde de dış devletlere olan bağımlılık ve milli sermaye yerine yabancı sermaye kullanımına karşı yazarın tepkisi yer yer göze çarpmaktadır. Zaten kendi teorisine göre, hakiki bir Türk romancısı eserlerinde Türk kültürünü, tarihini, ekonomik ve sosyolojik yapısını muhakkak ele almalıdır... Hâl böyle olunca, okuma süreci boyunca, olay örgüsünün cereyan ettiği dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısı hakkında da hatırı sayılır düzeyde bilgi sahibi oluyoruz.
Türkçe'ye olan hakimiyetini ve başarısını yine ortaya koyuyor Kemal Tahir. Şaşaalı, ağdalı cümlelere, süslü anlatımlara, paragraflar dolusu tasvirlere gerek görmeden, tüm samimiyetiyle içini döküyor bize. Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke, acı bir hatıra olarak yer edinen İzmir suikastini, kendi safını da açıkça belli ederek kurcalıyor.
Evet konumuz eski İttihat ve Terakki partili komitacıların, dönemin cumhurreisi Sarı Paşa lakaplı Mustafa Kemal Atatürk'ü ortadan kaldırma amaçlı suikast girişimleri ve sonrasında yaşananlar...
Eser 3 bölümden oluşmakta:
Kanlı Tuzak
Sürek Avı
İnsanlık Sorunu
Karakterlerin büyük çoğunluğu, kendi gerçek isimleriyle, bazıları ise isimlerine çok yakın sahte isimlerle romanda kendilerine yer bulmuşlar.
İki ana kahramanımız Kara Kemal ve Abdülkerim...Kara Kemal'in halk arasında bilinen adı Küçük Efendidir. (Büyük Efendi,kendi tabiri ile Talat Paşa'dır) Eski iaşe nazırı olan Kara Kemal, bulunduğu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş, her ortamda sözü geçen, sevilen, sayılan nüfuzlu bir karakter iken, Abdülkerim eski Ankara valisi olup, artık komitacıların çakallığını yapan, dönek, sahtekar ve uçkur meraklısı bir karakterdir. Olaylar, Sarı Paşayı ortadan kaldırmayı kafasına koyan ve bu doğrultuda planlar yapan Abdülkerim'in, bu iş için Şükrü, Sarı Edip ve Baytar Rasim'in de desteğini alarak, Laz İsmail'i, Gürcü Yusuf'u ve Ziya Hurşit'i Gülcemal Vapuru ile İzmir'e göndermesinin akabinde başgösterir. Olaydan haberi bile olmayan Kara Kemal, üzerine atılan iftiralarla olayın müdahili gibi gösterilir. Kısmen de olsa foyaları patlak verince, kendilerini bir kaçak hayatının içinde bulan Kara Kemal ve Abdülkerim büyük bir merakla suikast gününü beklerler. Ancak, iktidar mensupları, girişimi çok önceden haber almış ve gerekli önlemleri almıştı bile..Dolayısıyla beklenen olmaz ve suikast sadece bir teşebbüs olarak kalır. Olaya karışan ve karıştırılan herkesin İstiklal Mahkemelerince yargılanmasına karar verilir. Almanya ve İngiltere konsolosluklarına sığınarak, yurtdışına kaçma talebinde dahi bulunacak kadar köşeye sıkışan Kara Kemal ve Abdülkerim'i zorlu günlerin beklediği aşikar...
Bunca memleket, millet meselelerinin arasında, Tahir'in kadınlara da sıkça değindiği gözden kaçmıyor elbette.Her mekan ve dönemde olduğu gibi yine o dönemde de cinsel obje olarak görülen kadınlar ve anaç Anadolu kadınları ziyadesiyle yer bulmuş eserde.
Ana teması suikast olayının perde arkasını göz önüne sermek ve buna neden olan toplumsal meselelere değinmek olan Kurt Kanunu, arka planda ise İttihatçılar, Terakkiperverler, batılılaşma, aydın-halk- asker-idareci çatışması, İzmir İktisat Kongresi, Takrir-i Sükun, halifeliğin kaldırılması, Dil Devrimi, harf inkılabı, İstiklal Mahkemelerinin yanlış tutum ve kararları gibi dönemin toplumsal meselelerine değiniyor.
Yayımlandığı yıl büyük ses getiren Kurt Kanunu'na yapılan eleştiriler karşısında, gelecek nesillere vasiyet niteliğinde şöyle bir açıklamayı uygun görüyor Kemal Tahir, lütfen kitabı okurken bu cümleler kulaklarınızda çınlasın :
"Sizler gençsiniz, size önce şunu belirtmek istiyorum. Hayatım boyunca bir sistem dahilinde düşünmeye çalıştım. Sistemden ayrılmadım. Yazdıklarım bir rastlantı sonucunda değil, sistemli bir düşünme sonucunda bulunmuştur. Bundan ötürü doğrultumda yanlışa düşmedim.
Olaylar söylediklerimi doğruladı. El yordamıyla değil, bir sistem içinde düşünmelidir insan.
İnsanlar yanlış yapabilir. Ama çok çekmiş insanlar talihlidir, bir bakıma. Yanlış yapmaları daha zordur. Benim geçtiğim yollarda kendini tüketen ve benim çektiğim acılardan geçen insanlar doğrulara daha kolay erişebilir. Yazdıklarımı bir gün tarih yargılarsa, bu ilişkiyi mutlaka görecektir. Romanlarımın doğruluğunu ortaya koyacaktır. Ben romanlarımda dünü yazdım. Ama romancı dünü yazarken kendi gününü yansıtır bir bakıma. Hatta gelecek için yazar..."
***Her T.C.vatandaşının Musta Kemal suikastini genel hatlarıyla biliyor olduğunu varsayarak, yazdıklarımın bir spoiler içermeyeceği konusunun altını çizmeyi de ihmal etmeyeyim!
Satır aralarından, "Çürüdük hepimiz…Çürüdüğümüzün farkına varmadan çürüdük!” diyerek bize seslenen Sevgili Kemal Tahir'in bu güzide eserini, lütfen çürüyeyazmadan okuyunuz, okutunuz..
İyi ki geçmişsin bu dünyadan, iyi ki yazmışsın Kemal Tahir, yattığın yer incitmesin...