Gönderi

100 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın ismi Klara Miliç. Ne kadar da çekici bir isim değil mi? Dikkat! Sabahattin ali'nin atıfta bulunduğu mistik bir uzun öyküdür ;) Turgenyev'in 1882 yılında yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı bu eser aynı zamanda onun son eseridir. Dostoyevski'nin ölümünden bir sene sonra yazılan bu öyküde sanki başlangıçtan sonsuzluğa uzanan bir keşkeler silsilesi vardır. Yarım kalan şeyler, Cevaplanmayan sorular, Doldurulması gereken boşluklar sizi bekliyordur. Öyle ki içinizi bir huzursuzluk kaplayacak. Olmamasını istediğiniz her şey olmuştur çünkü. Ama istenilen şeyler bu boşluklarda saklı olmasın mı? Kitabı bitirdiğinizde aklınız bu boşluklar arasında gidip gelecek. Sonra bu boşlukların içini cevaplarınız dolduracak. Zaten hayatta da insanoğlunun yapmaktan vazgeçemediği iş, boşlukları doldurmak üzerine değil midir? Canım Sabahattin Ali de Klara Miliç'in aşık olduğu Aratov karakterini raif efendi ile zirveye çıkartıp Turgenyev'in bu karakterdeki boşluklarını dolduruyor. Selam çakıyor usta Turgenyev'e. Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar" ve "Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü" kitaplarından sonra okuduğum üçüncü kitabı. Turgenyev'in dilini severim, pek umursamaz, takmaz fazla. Anlatır geçer ustalığıyla ama o geçip gidince siz orada kalıyorsunuz. Ağır olacaksın beni okurken der gbi göz kırpar size. Belki de bunun için kısa ve öz yazıp biz okuyucuları cezbetmeyi başarıyor. Kahramanımız üzerine birkaç şey mırıldanmak gerekirse; okuyucuyu umursamaz, kafasının dikine gider, güçlü kişiliğini sergilerken oyununda zayıf tarafını da saklamak isteyen bir karakterdir Aratov. Tabi buna saklamak denirse! Hadi şuna daha fazla yüklenip kızdırmadan asil bir kişiliğinin olduğunu yadsıyamadığımı belirteyim. Bu kitabı okudun da ne anladın deseler hem hiçbir şey hem de çok şey derim. Bu bizim bakış açımıza bağlı. Yine de düşünüp duruyorum ulan bu Turgenyev neden yazdı bu kitabı diye ve bir hayranı olarak da bu soruya cevap bulmamak bana yakışmazdı. Bundan sonra anlatacaklarım, öykünün içeriğiyle ilgili, bir nevi spoiler. Olayı anlatmam gerekirse ki kitapta olay bulmak çok zor olacak ama intihar olayı beni çok sarstı. Kahramanımızla Klara bir gösteride tanışıyor ama hiç konuşmadan. Bizimki onu pek beğenmese de kafasını meşgul eden ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu kendinden bile saklamaya çalışır. Evinde kitaplara gömülü, asosyal ve yalnızlık içindeki rolüne öyle bir kaptrmıştır ki bir kızdan etkilendiğini kabul etmemesi kendine karşı bile ne kadar çekingen davrandığını gösterecek bize. Hal böyleyken bir mektup alır. Açar bakar isim yok, sadece şu gün şurada buluşalım der. Aklına Klara gelmiştir tabiki de ama o olsa bile ne fark eder ki, gitmeyecekti ne de olsa! Ama duygular işte, kim dizginlerini eline almış ki sen alasın. Yanında sanarsın ama bir bakmışsın uçup gitmiş olmak istediği yere konuçlanmış. Aklı karışır gbi oluyor nihayetinde asil yürekli Akhilleus'umuzun. Yolunda gitmeyen bir şey vardı ama önemsenmemeliydi bu. Ne de olsa doğadan gelebilecek saldırılara karşı gardını almıştır kahramanımız. Ama ne yalan söyleyeyim sanki okuyuculardan saklamak istemesine rağmen bunu beceremeyen bir karakterdir Aratov. Adam gitmemekte ısrarlıyım hiç de beklentiye girmeyin der gbi umursamaz bizi. Ama içi içini yiyiyor biliyoruz. Katı kararlığının ardında saklanan naif bir ruhun cılız sesini duyuyoruz. Kalkar ceketini alır ve apar topar dışarı atar kendini. Görelim bakalım neymiş bu mektubun büyüsü der gbi hışımla hem de. Aslında gitmeyecektim ama belki onun için gitmeliyim izlenimi veriyor bize. Ne kadar da asil biriyim görüyorsunuz diye göstermek istiyor belli ki. Mektupta geçen mekana geliyor Aratov ve Nihayetinde gelen de Klara oluyor. Arada çok konuşma geçmiyor. Klara önce mahcubiyetini dile getiriyor ama adamımız gurur timsalliğini öyle güzel gösteriyor ki Klara buna şaşırmakla kalmayıp hayal kırıklığına da uğruyor. Adamımız, bir ıslık çaldın yanında bittim, izlenimi vermemek için Klara'ya neden çağırdın beni der gibi tatlı sert bir tavır takınıyor . Klara'nın da adamımızdan eksik kalır yanı yok, gururun vücut bulmuş hali mi desem çok aşırıya kaçmış pesimits bir romantik mi desem al birini vur ötekine iki manyak karakterle birlikteyiz işte. Neyse! Klara, "Bana söyleyeceğin tek bir kelime bile yokmuş" gibisinden bir tirat atıp ordan uzaklaşıveriyor. Adam şaşırmış vaziyette kalakalıyor. Neydi bu şimdi der gbi arkasını dönüp eve gidiyor. Bu olayı unutmak ya da üzerini örtmek için çok kıymetli zamanını(?) kendisini normalleştirmeye çalışmakla harcar. Nihayetinde toparlanmıştır ve eski haline döndüğünü varsaymıştır. Dışarı çıkıp dolaşıyor, cafe gibi bir yerde oturuyor ve önündeki gazeteyi okumaya başlıyor. Sayfaları çevirip satırlarda göz gezdirirken malum manşeti görüyor: "Klara Miliç tiyatro sahnesinde zehir içerek intihar etti. Buna karşılıksız bir aşkın neden olduğu söyleniliyor." Tam bir deprem kargaşası. Şimdi bu kahramanımızın suçu var mıydı yok muydu konusuna girmeyecez tabi. Zaten kendisi belli ki kendini ilerleyen sayfalarda çok harap edecek. Odasına kapanır ve nevrozuna tutulur. Bunalım ve depresyonun pençesinde bu olayın gerçekliğiyle yüzleşemez ve nihayetinde hayallerinde bir Klara Miliç yaratır. Klara onun ruhundadır artık, gezinen odur ki ruhu şimdi mutlulukla doludur. Romeo ve Juliet'teki gibi, zehir ince bir çizgi yaratıyor, hem ayırıyor hem de birleştiriyor. Buraya kadar okuyana ithafen söylemek isterim ki 'hikayeyi bilmen bir gün bu kitabı -isterim ki- okumana vesile olacak;)' O halde iyi okumalar dilerim.
Klara Miliç
Klara MiliçIvan Turgenyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,645 okunma
··
2.794 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.