Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

318 syf.
5/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Unutmayın ki gerçekler her zaman önemlidir.
Merhaba, bugün bu kitabı biraz eleştireceğim. Katılan olur olmaz, bu yazıcaklarım bir ‘tarihçi’ olarak benim düşüncelerim. Semerkant romanı malum çok popüler bir kitap. Ben popüler olan kitapları pek okumayı sevmiyorum, ama bu kitabı İlber Hoca tavsiye ettiği için okuma gereği duydum. Eleştirime geçmeden önce kısaca kitaptan bahsedeyim. ~ Kitap, dört bölümden oluşuyor. İlk bölüm ağırlıklı olarak Karahanlı dönemi, ikinci bölüm Selçuklu dönemi, üçüncü ve dördüncü bölümler ise yakın tarihin olaylarını ele alıyor. Tabi isminden de anlaşılacağı üzere İran coğrafyasının tarihi anlatılıyor. Kitapta, ilk iki bölüm itibariyle Ömer Hayyam ve onun yaşadığı dönem hikayeleştiriliyor. Üç ve dördüncü bölüm ise Ömer adını alan bir Amerikalı’nın Ömer Hayyam’ın eseri olan Rubailer’i bulma arayışını hikayeleştirilerek, İran’ın yakın tarihini aktarıyor. ~~ * Birinci eleştirim, yazarımız sanırım Lübnan’lı ve Fransa’da yaşamını sürdürüyor… yani yazarımız bir Arap :) İnsanların milli kimlikleriyle ilgili benim bir sorunum yok, ama bir çok Arabın Türklerle sorunu var! Yazarda da bunu gözlemledim bu kitapta. İlk bölüm ve İkinci bölüm itibariyle Selçukluları ve Selçuklu Hükümdarlarını çok küçük gösteren cümleler sarfediliyor. Alparslan ve özellikle Melikşah’ı tanımasak, vasıfsız kişiler olarak yutturacak bize Amin Maalouf! Özellikle Melikşah dedim çünkü Melikşah’tan söz edildiği yerleri dikkatlice okuduğunuzda yazarın Melikşah’ı ciddi anlamda gömdüğünü görebilirsiniz. Selçuklu Tarihinin en geniş sınırlarına ulaşan, koca Melikşah’ı, haremin oyuncağı haline getirmiş. Tamam tarihi roman yazmışsın, iyi hoş, çok güzel, ama yapma; tarihi bilmeyen insanlar bu romanı okuyunca koca Melihşah’ı senin anlattığın gibi pısırık,vasıfsız olarak tanıyacaklar. Hele o Alparslan ve halifenin kızıyla evlenme mevzusu neydi ya… “Git onlara de ki, bu imparatorluğu nasıl aldıysam, Bağdat’ı nasıl aldıysam, o kızı da alacağım!” s. 54 Bu konu hakkında fazla bir şey demeyeceğim çünkü çok komik… “Şu Türk’e de bak sen! Daha çadırından yeni çıktı! Düne kadar babası atası kim bilir hangi putun önünde secdeye varıp sancaklarına da hangi domuz suratlarını çiziyorlardı!” s.51 Şimdi… İslam öncesi Türklerde, domuz uğursuz,pis bir hayvan olarak görülürdü… domuzun yakınından geçicek bir Türk göremezsiniz. Öncelikle bunu söyleyeyim :) Putlara tapma olayına gelirsek, diğer milletlerin aksine İslam öncesi Türklerde böyle bir olay yoktur. Türkler bir çok farklı boya, kola ayrılıyor; bir çalışmam vardı Türk tipiyle alakalı, misal veriyorum sarışın, yeşil gözlü bir Türk tipi de mevcuttur, bizim bildiğimiz işte biraz daha çekik, buğday ten vs de… bazı boylarında belki bu görülmüş olabilir. Sonuçta İslamiyeti benimseyen Türkler olduğu kadar hristiyanlığı, yahudiliği vs benimseyen boylarda mevcut. En azından bunu Selçukluları oluşturan zümre için diyebilirim. Put mut bırak bu işleri sevgili Maalouf; Türkleri bütün bir kitap boyunca gömmüşsün, yalan yanlış bilgilerle! Bu tip cümleler çok mevcut. Bazılarını alıntı olarak profilimde paylaştım. Açıkcası alıntıları böyle tek tek ele alıp cümlelerdeki yanlış bilgi aktarımını, tek tek gerçekleriyle çürütebilirim, ama çok fazla var! Okumayı düşünüyorsanız eğer okuduğunuzda ciddi ciddi bir Türk düşmanlığı sezeceksiniz kitapta. Ben şahsen rahatsız olmadım ama çok gülünç buldum belki siz rahatsız olabilirsiniz ya da hiç anlamayabilirsinizde… ** İkinci eleştirim, yakın tarihi anlatırken biraz Amerikancı davranmış yazarımız. Ruslar,İngilizler vs kötü Amerika çok iyi! İran’ın yakın tarihine çok vakıf olmadığım için pek detaya girerek yorum yapamıyorum çünkü yanlış söylemlerde bulunabilirim. Yazarın aksine ben yanlış bilgi sunmaktan çekiniyorum :) Üçüncü ve dördüncü bölümle ilgili tek bildiğim yazarın Amerika’yı alttan alttan övdüğü. Bakın bunlar önemsiz detaylar gibi görünebilir, özellikle Amerika’yı övme mevzusu ama kitabı okuyanların bilinçaltına işlemiş oluyor anlattıklarını. Günümüzde zaten yapılan film ve dizilerde gençleri; Amerika’yı girdiği topraklara özgürlük kutsayan bir devlet,millet olarak kabul ettiriyorlar yeterince… Siz farkında olmasanızda bu kitabı okuduğunuzda, şayet bilmiyorsanız Selçuklular’ı, Alparslan’ı, Melikşah’ı ; Amin Maalouf’un tarif ettiği haliye tanıyacaksınız. Bu da bazılarına önemsiz gelebilir; anlıyorum, fakat unutmayın ki gerçekler her zaman önemlidir. Bu kitap her ne kadar roman olsada sonuçta Tarihi Roman. Tarihi romanlar, benim bildiğim, gerçek olan, olay veya şahsiyetlerin hikayeleştirilmesi, araya biraz hayal gücü katarak, okuyuca daha okunur bir hale getirerek tarihi sunmak. Ki şöyle kitapla ilgili yazılan bir iki incelemeye baktığımda yukarda bahsettiğim; yanlış bir kaç bilginin, bir çok okuyucu tarafından doğru olarak kabul gördüğünü gözlemledim. Yani bu kitabı okuyan çoğu okurumuz Amin Maalouf, nasıl tasvir ettiyse o şekilde biliyor; Selçuklu Tarihini,Alparslan’ı,Melikşah’ı … inanılmaz! Bizim milletimiz araştırmayı sevmez, internette bile yazılıp,çizilen her olaya,habere inanır. ~~~ Ömer Hayyam-Nizamülmülk-Hasan Sabbah üçlüsünün arkadaşlığı üzerine de bir iki eleştiride bulunabilirdim de kitabın büyük bir bölümünün temasını oluşturan bu üçlünün arkadaşlığının, bir rivayet hatta yalan olduğunu söyleyeyip; insanların hevesini kırmayalım :) Sadece bu konu üzerine de mantıklı bir açıklama yaparak, insanları aydınlatmakta fayda var sanırım. Nizam, Ömer’den 30 yaş daha büyük ve Hasan eğitimini Rey’de yapmıştır. Nişabur’da mektebe, medreseye gitmemiştir. Yazar. bu üçlünün arkadaşlık rivayetini, hikayeleştirerek romanı okunur kılmak için elbette kullanabilir; burdaki eleştirimde romanı okuyup, yazılan her şeye inanan okuyucuya. Velhasıl kelam bu kitap benim için sınıfta kaldı. Aslında daha düşük bir puan vermeyi düşünüyordum, ama yazarın hakkını vermem gereken bir nokta var; kitap çok akıcı. Boş vaktim olsaydı şayet bir kaç saat içinde bitirirdim heralde… Yazımı okuyan arkadaşlara, bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz için, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Sağlıcakla,kitapla kalın.
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202062bin okunma
··10 alıntı·
5 artı 1'leme
·
43,1bin görüntüleme
Mavi okurunun profil resmi
Kitabın henüz yarısındayım ve Melikşah'la alakalı bölümde yazar gerçekten Melikşah'ı olduğundan çok daha farklı aksetmiş ve Türklere karşı ufaktan bir düşmanlık bende sezinledim sizinle hemfikirim. Bilmeyenlerin aklını karıştırıp yanlış bilgi edinmelerine yol açacak türden. Okuyanların bilinçli olması ve doğru bilgiyi araştırıp öğrenmesi gerekli.Kitabın akıcılığı konusunda da sizinle aynı düşünceleri paylaşıyoruz. Şunu da eklemek istiyorum ki bu sözünüz de çok ilgimi çekti bir kaç saatte bitiremem belki ama bu kitap benim için sadece bir günde okunup bitecek bir kitap :) Ancak vakitsizlikten henüz bitiremedim...
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim.
beril şeyma okurunun profil resmi
Türklük ile alakalı yazdığınız her eleştiriye imzamı bırakıyorum.
Ufuk/mek okurunun profil resmi
Haklı olduğun çok şey var ama bu bir roman Tarihi bir belge değil. Sadece roman olarak bakmak lazım, yazarın kimliğine bakarsak, eleştirecek o kadar çok kitap buluruz ki mesela Halil Cibran sadece bir örnek ve üstelik Osmanlı düşmanlığı yapmış belgeli. Neyse şunu söylemek istiyorum mekanları, duyguları ve olayları usta işi bir üslüpla aktarıyor okuyucuya ve aynen yaşatıyor okuduklarını. Ama ben roman olarak baktığımda yazarın en güzel eseri olarak bunu seçerdim.
1 önceki yanıtı göster
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Ben kitabın roman olduğunun farkındayım. Bu incelemeyi bana yaptıran, kitabın baştan aşağı yanlış bilgiler içermesi ve okurların bunu gerçek sanması. Kitabı okuduktan sonra, kitapla ilgili yazılıp çizilenlere bir göz gezdirdim ve bu incelemeyi yazma gereği duydum. Tarihi romanlar, tarihi gerçekler üzerine kurgulanmalı. X bir olay vardır. Tarihte var olmuş bu olayı belirli karakterlere bazı efsanevi özellikler yükleyerek, olayın meydana geliş sürecini ya da yaşanırkenki süreci okunur kılmak adına değiştirerek süsleyebilirsiniz. Bunlar olabilir ama gerçekleri sunarsınız. Atsız’ın Bozkurtlar romanı gibi; Oradaki 40 kişilik ayaklanma ve Chieh-She-Shuai (Atsız’ın romanında Kürşad) bir tarihi gerçektir. Atsız’ın romanında yazdıkları gibi gerçekleşmese de bir ayaklanma olmuştur. Tarihte gerçekten olan bir şeyi Atsız kalıcı kılmak adına farklı tarzda anlatmıştır. Tarihi roman yazıyorsanız bu şekilde olur. Amin Maalouf ise tamamen yalan yanlış bilgiler içeren olay örgüsü üzerine romanını kurgulamış. Velhasıl kelam insanlar romanda okuduklarını gerçek sanıyor. Bende eleştirimi buna yönelik yaptım.
3 sonraki yanıtı göster
Havva okurunun profil resmi
Benim gibi düşünen biri olmasi çok hoş. Sizin değindiginiz hususlar benimde gozumden kaçmadi.Tarihsel kurguda olsa bu şekilde tanimlanmasi yanlis. Evet dili akici anlatimi guzel ama tarihi anlatiminda daha dikkatli olunmasi gerektigini dusunuyorum. Sizde guzel analiz çikartmissiniz.
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim 🙏🏼
Nursena okurunun profil resmi
Birinci bölümü henüz bitirmek üzereyim ve sizin birinci bölümle ilgili detaylandırdığınız her şeyi kitabı okurken hissettim... Uygulamaya girip benimle aynı şekilde düşünenler var mı acaba diye kitabın incelemelerine bakınca karşıma ilk sizin yazınız çıktı. Çok güzel ve açıklayıcı bir eleştiri ve inceleme olmuş, emeğinize sağlık.. Bu vesile ile söylemek isterim ki kitap - henüz başında olmama rağmen- ne yazık ki yapılan yanlış tarihsel anlatım dolayısıyla benim nezdimde de sınıfta kaldı.. Fakat yine sizin de söylediğiniz gibi şunu söylemekte fayda görüyorum;kitap içerik bakımından ne kadar beni hayal kırıklığına uğratsa da akıcılık yönünden hakkını vermek gerekiyor...
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Elif Gülnida okurunun profil resmi
Az önce kitap hakkında çok olumlu bir yorum yazmıştım. Sizin eleştirinizi görünce Türk düşmanlığının artık beni rahatsız etmediğini sizin de dediğiniz gibi gülüp geçtiğimi fark ettim. Bunu fark etmek beni daha çok üzdü. Tarih hakkında yanlış bilgiler içerdiğini aktardığınız için teşekkür ederim. Kitabı okurken merak edip kaynaklardan birkaç araştırma yaptığımda ben de bir şeylerin yanlış lanse edildiğini fark ettim. Yine de kitabı çok beğenmekten kendimi alamıyorum. Sanırım bu Ömer Hayyam hayranlığımdan geliyor :) tekrardan güzel eleştiriniz için teşekkürler
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Siz ne güzel merak edip araştırmaya yönelmişsiniz. Herkes sizin gibi olsa keşke :) ben teşekkür ederim yorumunuz için.
Sevgi okurunun profil resmi
Hay yaşa bende aynen böyle düşünüyorum. Bu yazar ap açık bir Türk düşmanı!!!
Seyyah.muallime okurunun profil resmi
İncelemeniz sayesinde yıllar önce okuduğum bu kitapta dikkatten kaçırdığım birçok noktayı görebildim. Alıntılar da dikkatimi çeken bir husus daha vardı. Yanlış hatırlamıyorsam kitapta kadınları da çok yeren, küçük gösteren alıntılar vardı.
Ufuk Yıldırım okurunun profil resmi
Evet. Genel olarak kadınları övdüğü,gömdüğü noktalar vardı ama Türk kadınlarını, birer yılan olarak gördüğünü söyleyebilirim. Direk olarak böyle bir ifade yok ama, Melikşah’ı haremin oyuncağı haline getirdiğinden söz etmiştim yukarıdaki yazımda ; kadınlarımız tarafından olaya bakmamışım, o noktayı kaçırmışım, değinmeniz iyi oldu. Teşekkür ederim. Orda da özellikle Melikşah’ın hanımını sinsi, yılan bir Türk kadını olarak tasvir ediyordu.
64 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.