Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

140 syf.
3/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
Nedir Bu Kadınların Erkeklerden Çektiği?!
YouTube kitap kanalımdaki videodan Tolstoy'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/bsTzvrg-Pi4 Tolstoy'un bir başka gereksiz abartılan kitabından hepinize merhabalar... Tolstoy için çok yakın bir zamanda okuma rehberi hazırlamış olacağım ama ondan önce bu kitap hakkındaki düşüncelerimi açıklamasam olmazdı. Evet arkadaşlar, söylesenize, nedir bu kadınların erkeklerden çektiği? Bugüne kadar hiç denemediğim bir şekilde bir inceleme yazmak istiyorum ve Tolstoy'un bu kitabını bir müzisyenin, bir Hristiyan'ın, bir feministin, bir nikah memurunun, bir pedagogun, bir diyetisyenin ve bir edebiyat eleştirmeninin nasıl yorumlayacağı üzerine ayrı ayrı incelemeler yapmayı hedefliyorum. Neden böyle yaptığımı da birazdan anlayacaksınız. Bir müzisyen Kreutzer Sonat'ı okusaydı: “Derler ki, müzik güzelse, verdiği tat bütün duygulara ayak uydurur. Mutlu insan, melodilerde mutluluğu, hüzünlü insan hüznü bulur.” diyor Dostoyevski. İyi de Tolstoy, toplumumuzdaki zinaların büyük bir bölümünün müzik yüzünden olduğunu söylemiş. (s. 78) O zaman konserlere giden insanların hepsi Tolstoy'a göre günahkar oluyor? Yani ben Büyük Ev Ablukada dinlediğim için cehenneme mi gideceğim? Eğer bu kitabı başka meslektaşlarım okursa bir daha hiçbir konsere falan çıkamayız, bu kitabı acilen yok etmem lazım! Bir Hristiyan Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Kitap kesinlikle muhteşem. Kitap kadınlara ne yapmaları gerektiğini tam olarak öğretiyor, bunu yaparken vücutlarından tutun da kadınların ne düşünmeleri, ne giyinmeleri gerektiğine kadar da epey ders veriyor. Eğer Hristiyanlık kurallarına uymak isterseniz ve kadınlara gereken ahlak dersini vermeyi düşünüyorsanız bu kitabı çok seveceksiniz. Bir feminist Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Hayatımda okuduğum en kötü kitaptı çünkü erilliğin hakim olduğu bu dünyada kadınların giyimine bile karışan bir yazarın gözünden kendi Hristiyanlık düşüncelerini okura dayatmasını okumuş oldum. Hele ki cishet Tolstoy'un son bölümde yazdığı düşünceleri okuduğumda şok oldum. Kadınlar bu kitapta erkekler hakkında o kadar takıntılı gösterilmiş ki, evlilik tercihinde bulunan kadınların aslında kendi köleliklerini ilan ettikleri savunulmuş. Ayrıca benim giyim tarzımdan sanane Tolstoy? Bir kadın şort giydiği için onlara saldıran adamların senden ne farkı kalıyor bu şekilde? Bir de adam 13 çocuk yapmasına rağmen herkese cinsel ilişkiden kaçınmayı teşvik ediyor ve fiziksel sevginin, doğum kontrol yöntemlerinin kötü bir şey olduğunu söylüyor. Ona göre olması gereken tek gerçek sevgi Hristiyanlığa ve İsa'ya duyulabilecek sevgi. İyi de neden kadınlara ne yapmaları gerektiğini öğretmeye çalışıyorsun ve kadın haklarına aykırılıklarla dolu bir kitap yazıyorsun o zaman errrkek? Bir nikah memuru Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Tolstoy bu kitabında bize kısaca "Bekarlık sultanlıktır" diyor. Eyvah ki ne eyvah... Evlilikler Hristiyan kuralları dışına çıktığından dolayı ve erkekler ya da kadınlar aldatmaya çok meyilli olduklarından ötürü insanların evlenmemesini öğütlüyor. Hatta Henri Troyat'a göre Tolstoy bir mektubunda "En egoist ve en iğrenç yaşam, hayatın tadını çıkarmak için evlenen iki insanın yaşamıdır" diyor. Ama kendisi eşinin 13 çocuk doğurmasına sebep olmuş, bu da çok ilginç. Neyse bu kitabın daha çok yayılmaması için uğraşmalıyım, çünkü bu kitabı ne kadar çok kişi okursa ben de o kadar aç kalırım. Bir pedagog Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Çocuklara cinsel eğitim verilmeli, uzuvları öğretilmeli, hayır demek öğretilmeli. Bu konuları engelleyerek ve gizleyerek çocukları eğitemeyiz. Cinsellik tabu olduğu sürece ve çocuklardan bu konular saklandıkça hiçbir yere varamayız Tolstoy. Bir pedagog olarak seni kınıyorum. Bir diyetisyen Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Adam resmen cinsellik uyandıran yiyecekleri yemenin engellenmesi gerektiğini savunuyor, şaka gibi... Daha geçen gün bir hastama dengeli beslenmesi arasında bir güç kaynağı olabilmesi için Manisa'dan yeni aldığım mesir macununu hediye etmiştim. Eğer o hastam bir gün Tolstoy okumaya başlarsa yandım. Bu kitabın kesinlikle toksik bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bir edebiyat eleştirmeni Kreutzer Sonat'ı okusaydı: Burada ben devreye giriyorum, çünkü diğer mesleklere nazaran en çok bu kısma yakınım. Bu kitabı farklı mesleklerden insanlar okuduğunda nasıl tepki vereceklerini düşündürmek istedim. Öncelikle bir kitabı okurken yazarın tasarladığı karakter üzerinden anlattıklarına bakarım. O karakter yazarın düşüncelerini mi yansıtıyor, yoksa tamamen zıt düşünceleri mi kurgulamış diye sorarım kendime. Eğer Tolstoy, Pozdnişev karakteriyle bize neyin yapılmaması gerektiğini anlatmışsa bu kitap dünyanın en iyi kitaplarından biri sayılabilir. Fakat eğer ki Tolstoy, Pozdnişev karakteriyle bize esas olarak ne yapmamız gerektiğini anlatmışsa bu kitap dünyanın en toksik kitaplarından biridir. Kitabın sonundaki Tolstoy'un sonsözü ile de aslında Pozdnişev'in düşündüklerinin tıpatıp Tolstoy'un düşündükleriyle aynı olduğunu anlıyoruz. Yani bu kitaba göre Tolstoy, toplumumuzdaki kadınların genelevlerdeki kadınlardan farklı amaçlar için yaşamadıklarını (s. 26), kadınların fahişeler gibi şehvet uyandıran elbiseler giymelerinin yasaklanması gerektiğini (s. 32), insanlık türünün devamını getiren cinselliğin tamamen ortadan kaldırılması gereken bir şey olduğunu (s. 37), kadınların her yerde insanlığın ilerlemesini engellediğini (s. 47), ahlakı bozulmuş bir köle olarak kadının doğum kontrol yöntemlerini kullanarak kendisini bir fahişe haline getirdiğini (s. 49), sanatın zinayı teşvik edebileceğini (s. 78), bedensel aşk ve evliliğin ahlaksızlık ve günah olduğunu (s. 119), temiz bir genç kız olmak istiyorsanız bütün gücünüzü ahlaklı olmaya adamanız gerektiğini (s. 122) düşünüyor. WTF TOLSTOY? Tolstoy'un bu kitabındaki ahlakçılık seviyesinin başka hiçbir kitabında olmadığı kadar arşa çıktığını söyleyebilirim. Hatta en sevdiğim varoluşçu yazarlardan biri olan Miguel de Unamuno'nun bu konuda harika bir düşüncesi vardır Günlükler kitabında: "Ahlaklı olmak ahlakçı olmak; ahlakçı olmak ahlaklı olmak demek değildir. Dini inancı güçlü olmanın, dinci olmak anlamına gelmediği gibi..." İşte Tolstoy bu kitabında ahlaklı olmayı değil ahlakçı olmayı, dini inancı güçlü olmayı değil daha çok dinci olmayı öğütlüyor. Bunlar da benim kabul edeceğim şeyler değiller. Bütün bunlardan sonra "Yaa ama dönem öyleydi, adam napsın, dönemindeki kadınlara bakış açısını yansıtmış hem sen bir kitap yazmadan nasıl kitap eleştiriyosun be" de diyebilirsiniz bana, ama olay öyle değil. Shakespeare'in dönemi de ataerkilliğin arşa çıktığı bir dönemdi fakat adam kitaplarında bunu işlemiş olsa bile kendisi kadın hakları düşmanı değildi. Yani Tolstoy'un Sonya ile olan ilişkisi aslında Schopenhauer'in annesi olan ilişkisine benziyor ve nasıl ki Schopenhauer tek kadından dolayı bütün kadınlara karşı saçma sapan ve aşağılayıcı düşünceler üretmişse Tolstoy da bu kitapta bize bu gerici düşüncelerini kusuyor. Bu tür düşüncelerimi belirttiğimde gelen çok sık ve alışık olduğum bir tepkidir bu hatta ama bana çok argümansız geliyor. Çünkü bu yazarlar veya filozoflar ilerisini görebildikleri için yazar ve filozof zaten. Keza Shakespeare'in yaşadığı dönemde kadınlar için "scold's bridle" adında işkence aletleri bile vardı. Ama Shakespeare dönemi böyle diye Shakespeare bu şekilde bir düşmanlık içerisinde bulunmamış? Tolstoy'un dönemi ise Fransız İhtilali'nden sonra bireyselleşmenin başladığı, kadın haklarının ve feminizm hareketlerinin görüldüğü bir dönem. Tolstoy ihtilalden önce yaşamış olsa "dönem farklı, dönemine göre değerlendir" demeniz bir nebze anlaşılır olurdu fakat kendisinin yaşadığı dönem feminizmin bizzat 1. dalgasının olduğu dönemdir. Bu da kendisinin kadın hakları konusunda en azından dönemi için bihaber olduğunu gösteriyor benim için. Eğer bu yazdıklarımı okuduktan sonra hala Tolstoy'un yaşadığı dönem olan 1828-1910 yılları arası için aksi yönde bir dönem argümanınız var ise dinlemek isterim. Goodreads platformunda pek çok okurun bu olumsuz yönleri konuştuğunu görmeme rağmen ne yazık ki 1000kitap'ta bu konu hakkında yine hiçbir şey söylenmemiş. Yine kitabın sayfası olumlu yorumlardan geçilmiyor. İyi de okuduklarımızı nasıl okuyoruz biz? Bir kitabı eleştirel olarak okumayacaksak ve yazarlara toz kondurmayacaksak okur olmamızın ne anlamı var? Siz olsanız yukarıdaki insanlardan hangisi gibi düşünürdünüz? Tolstoy'un muhteşem kitapları olsa da ve ben de o kitaplara 10 üzerinden 110 puanı bassam da bu kitabın daha çok eleştirilmesi ve kadın hakları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kreutzer Sonat
Kreutzer SonatLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,7bin okunma
··4 alıntı·
3 artı 1'leme
·
86,5bin görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Benzer hastalıklı düşünceler: Schopenhauer'e göre kadın, zihni bakımdan dar görüşlüdür. Tolstoy'a göre kadın, salt çocuk doğurmak içindir. Aquinolu Thomas'a göre kadın doğanın bir hatasıdır. Aristo’ya göre kadın köleden farksızdır.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Tolstoy külliyatına başlarken aklıma hiç Tolstoy kitabı gömeceğim gelmezdi, incelemeyi sonuna kadar okuyun düşüncelerinizi merak ediyorum
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
1000kitap’a yeni gelen istatistiklere baktığımda bu incelemenin en az 20 bin kez gösterildiğini ve yine en az 1538 kişinin okuduğunu gördüm. 1000kitap’ın yeni algoritması ♥️ ben
Gizem Çetin okurunun profil resmi
Kitabı yazdığı dönemde Tolstoy'un düşünceleri oldukça uç noktalara kaysa bile, düşünceleri dile getiriş şeklini sevdim. Edebi olarak başarılı bir kitap. Dönemle alakası yok tabii ki, Tolstoy'un kitaptaki düşünceleri orta çağdaki rahiplerde bile yoktur. Cinselliği, bedenselliği, maddi dünyayı tamamen reddeden ve sırt çeviren bir anlayış... Ama şu yönden takdir edilebilir, bu Tolstoy'un (kitapta söylediği üzere) İncil'i ve Hz. İsa'nın hayatını okuyarak kendi vardığı bir sonuç. Kilise'nin dayatması değil. Bu da özgür bir zihnin varlığını gösteriyor. Eleştirinizde çokça haklılık payı var elbette ama bu yönünü de söylemek istedim. 😄
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
sonunda dönem ve yazar hakkında isabetli bir yorum. kilisenin dayatması olmaması kesinlikle doğru, en azından bu yönden bir tutarlılık var düşüncelerde. ben edebi anlamda da kendisinin çok daha iyi kitapları olduğuna inanıyorum, yakında onlar için de incelemeler paylaşacağım. değerli düşünceleriniz için teşekkür ederim
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
İnceleme için son olarak bir değişiklik yaptım ve bu tür kitaplara karşı dönem zihniyeti açısından eleştiri yapabileceğiniz bir bakış açısı ekledim. İşte eklediğim o paragraflar: "Bu tür düşüncelerimi belirttiğimde gelen çok sık ve alışık olduğum bir tepkidir bu hatta ama bana çok argümansız geliyor. Çünkü bu yazarlar veya filozoflar ilerisini görebildikleri için yazar ve filozof zaten. Keza Shakespeare'in yaşadığı dönemde kadınlar için "scold's bridle" adında işkence aletleri bile vardı. Ama Shakespeare dönemi böyle diye Shakespeare bu şekilde bir düşmanlık içerisinde bulunmamış? Tolstoy'un dönemi ise Fransız İhtilali'nden sonra bireyselleşmenin başladığı, kadın haklarının ve feminizm hareketlerinin görüldüğü bir dönem. Tolstoy ihtilalden önce yaşamış olsa "dönem farklı, dönemine göre değerlendir" demeniz bir nebze anlaşılır olurdu fakat kendisinin yaşadığı dönem feminizmin bizzat 1. dalgasının olduğu dönemdir. Bu da kendisinin kadın hakları konusunda en azından dönemi için bihaber olduğunu gösteriyor benim için. Eğer bu yazdıklarımı okuduktan sonra hala Tolstoy'un yaşadığı dönem olan 1828-1910 yılları arası için aksi yönde bir dönem argümanınız var ise dinlemek isterim."
Cansel K okurunun profil resmi
Tolstoy'un bir hayatına bak bir de kitaplarına demenin de doğru olmadığını düşünüyorum. İnsan sabit bir varlık değil, çelişkilerin olması da çok normal. Hayatını bambaşka yaşayıp ahlak bekçiliği de yapabilir. Belki suçluluk duygusunu öyle bastırıyordur, bilemeyiz. Kreutzer Sonat belki en iyisi degildir ancak insani duyguları, dönemin ruhunu( evet donemin ruhu) iyi yansıtan bir eserdi diye düşünüyorum. İncelemenizin biraz ön yargı yaratabileceğine inanıyorum ki yaratmış. Tolstoy benim için bitti moduna girenler olmuş.
Fëanor okurunun profil resmi
Ben incelememde şöyle yazmıştım: ''Tolstoy'un söylediği şeylerle yaptığı şeyler çelişki içerisindedir. Örneğin Tolstoy kitapta kendi Hıristiyanlığını yüceltir, şehveti yerin dibine sokar ama kendisi şehvetperest bir insandır. Tolstoy'un bu 'nutuk çekme aşkını' sevmiyorum ve bundan hoşlanmıyorum. Bazen, onu okurken, sanki ahlaksız adam bana gelip laubali bir şekilde ahlak dersleri veriyormuş gibi geliyor; fakat bazı ahlak derslerini de çok hoş ve doğru buluyorum. Yani bazıları çok rahatsız edici, bazıları da çok iç açıcı geliyor. Tolstoy'un Kreutzer Sonat'ta cinsel perhizi övüp, evde karısıyla şehvet dolu anlar yaşaması da ayrı bir şey. Hem başkalarına evlilikte cinsel perhizi övüyor, hem de kendi evinde rahatça cinsel ilişkiye giriyor; Tolstoy, kendiyle çelişiyor. Ayrıca Tolstoy, kitapta çocukların doğru yetiştirilmesini söylerken, kendi çocuklarıyla arasını çok da iyi tutmuyor, hatta bir çocuğu ölünce bir mektupta önce birkaç satır değinip, geçiyor. Çok iyi bir baba değil. Çok fazla manevi dünyayla ilgileniyor, gerçek dünyayı unutuyor. Ayrıca Tolstoy'un Kreutzer Sonat'ı yazması, eşi Sonya'ya büyük azap veriyor. Tolstoy'un Kreutzer Sonat'ta, çoğu yerde, Sonya'yı yerdiği çok bariz. Yazar bir kez daha suçunu kabullenmekten zevk almıştır. Ama bu kez işi, kendisiyle birlikte karısını da lekelemeye kadar götürmüştü. Tereddüt etmeden çiftleşme, kavga, bıkkınlık sırlarını kamuya ifşa etmişti, yatak odasının kapılarını sonuna kadar açmıştı. Bununla birlikte, yazılarının otobiyografik niteliğine alışmış okurların, Sonya'yı bazılarının acıyacağı bazılarının alay edeceği kurbanın kişiliğinde bulacağını pekâlâ biliyordu. İnsana karşı şefkat dolu olduğunu iddia eden, dikkatsizlikle birini kırmaktan hep endişe etmiş olan o, bu kitabı yayımlayarak karısını iğrenç bir şekilde küçük düşüreceğini nasıl düşünmemişti? Şuursuzluk mu yoksa acımasızlık mı? Daha da ileri gitti! Bilmesi ve elleriyle temize çekmesi için el yazmasını Sonya'ya verdi. 4 Temmuz 1889'da Lev Tolstoy Günlük'üne şunları yazıyordu: 'Sonya onu (Kreutzer Sonat'ı) temize çekiyor ve üzüntüye kapılıyor!' Evliliğin gümüş yılı için tuhaf bir hediye. Okuyor, kırılıyor, ağlıyordu. Yirmi beş yıl boyunca tüm Rusya'ya bir kadının en yüce yöneliminin evlenmek ve çocuk yapmak olduğunu salık vermiş olan bu adamın, idealini uluorta nasıl yadsıyabildiğini düşünüyordu. Altmış yaşında kendisini on üçüncü kez hamile bırakmışken, başkalarına cinsel ilişkiden uzak durmayı tavsiye etmeye nasıl cüret ediyordu? Ona laf anlatmak istedi ama kocası kurum sattı, yeryüzündeki görevini anımsattı ve Sonya majesteleri metnin önünde eğildi. (Henri Troyat, Lev Tolstoy, s. 655) Yani Tolstoy, karısını umursamayıp, kitabı yazmış ve kitabı temize çekme görevini de karısını vermiştir. Benim aklıma Savaş ve Barış'taki Prens Andrey geldi hemen Tolstoy'un bu hareketini okurken. Tolstoy, tıpkı Prens Andrey gibi, şan ve şöhrete ulaşma arzusunu ailesinin, sevdiklerinin ve eşinin önüne koyuyor. 'Her şeyin kaynağı aynı: kendini gösterme merakı, şöhret arzusu, kendisinden olabildiğince çok bahsedilmesi isteği. Kimse kafamdan bu fikri çıkaramaz,' diyor Sonya, Tolstoy hakkında ve Sonya, kocasının 'kendisi dışında kimseye, ne bana ne çocuklara küçücük bir sevgi beslemezken' sürekli Hıristiyan yaşamından bahsetmesini eleştiriyor. Tüm bunlara rağmen Tolstoy, eşi Sonya'yı suçluyor.'' Yani ben kitabı değil, Tolstoy'un kişiliğini sevmemiştim. Çünkü kitaptaki Pozdnışev karakteri ''düşünmeden evlilik'' yapmanın trajedisini, Tolstoy'un Gorki'ye dediği gibi ''yatak odası trajedisini'' ve kadınların ''Tolstoyca'' konumunu çok iyi gösteriyordu. Nasıl ki, senin de dediğin gibi, Shekaspeare Hırçın Kız'da ataerkil bir toplumda kadınların boyun eğmesini ve ''işe giden'' erkeklere yardımcı olmasını salık veriyorsa, Tolstoy da bu kitabında kadınlarla ilgili sapkınca düşüncelerini dile getiriyor. Bunun bilinçsiz bir insana olan zararı tartışılmaz ama bilinçli ve sorgulayabilen bir insana faydası çok oluyor bence; çünkü hem kadınların, erkeklerin toplumsal konumunu ve kadın-erkek ilişkilerini, hem de ''sağlıklı evlilik'' konusunu düşündürtüyor insanlara. Böylece insan ''Tolstoyca eşitsizliğe'' başkaldırıyor ve bilinç kazanıyor. Tolstoy'un bu konudaki çelişkilerini, o dönemdeki pek de akıllı olmayan insanları ve ''aldatma, kıskançlık'' olgusunu gayet güzel bir biçimde işliyordu. Bu ''eşinin hayatındaki konumunu evlendikten sonra düşünme'' olgusu daha önce Anna Karenina'da Levin-Kiti çiftiyle de işlenir. Önemli bir konudur çünkü Anna Karenina'nın trajedisi tam da bu nedenden dolayı gelişmiştir; etrafındaki insanların ne kadar sığ düşünceli varlıklar olduğunu anlar ve Vronskiy'e kaçar. Tolstoy da Sonya'yla onun, Henri Troyat'ın dediği gibi, ''gençliğine kapılarak, düşünmeden'' evlenmiştir ve bu kötü evlilik yaşanıp 13 çocuk yapılmıştır. ''Neden seviyorum onu, neden onla konuşmaktan hoşlanıyorum, baba olabilir mi o, onunla ömrümü geçirebilir miyim?'' gibi soruları evlendikten sonra soran o dönemki insanlarda bu ''iç karışıklığa'' yol açar. İşte Pozdnışev ve karısı da bu ''iç karışıklık''ın kurbanı. Her ne kadar Tolstoy'un kendisi kötü düşünüyorsa da, kitap da kendi içinde eksiklikler barındırsa da bu açılardan iyi bir kitap. Kitabı kötü yapan Tolstoy'un kişiliği ve kitabı ''realist'' bir bakış açısıyla değil de tamamen subjektif bir bakış açısıyla şekillendirmesi. Realistler eserlerindeki karakterleri tarafsız bir şekilde yönetmek zorundadırlar, halbuki Tolstoy gereğinden fazla taraf tutar ve bu da romanın gerçekçiliğini ''Tolstoyca gerçekçilik''e çevirir. George Steiner da ''Tolstoy Mu Dostoyevski Mi?'' adlı kitabında der ki: ''Tolstoy, hem bir romancı, hem de bir filozoftur. Ama bazen filozof yanı romancı yanını törpüler.'' Hatta Henri Troyat da der ''Yetmiş yaşında filozof-Tolstoy, romancı-Tolstoy'dan kuşkulanıyordu,'' diye (s. 726). Ben de diyorum ki, törpülediği zamanlardan biri de Kreutzer Sonat'tır. Yoksa romanın yapısında ve işleyişinde, Tolstoy'un kendisinden başka, bir sıkıntı yoktur. Usta bir romancının kendi ideolojisinin kurbanı olmuştur.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
çok güzel bir yorum olmuş feanor, ellerine sağlık gerçekten. ben tolstoy'un itiraflarım kitabından sonraki dönemindeki kitaplarını hep bir öğüt verilme amacıyla gözlemledim. yani insan neyle yaşar, kreutzer sonat, diriliş, sahte para kuponu gibi kitapların hepsi bana tolstoy'un ideal insanı bulma mücadelesi gibi geldi, o yüzden bu öğütçülük, dincilik ve ahlakçılık gibi yönleri sevmediğimi söyleyebilirim. bunun yerine mesela dindar ve ahlaklı olmak anlatılabilirdi, çünkü dinci ile dindar olmak veya ahlakçı ile ahlaklı olmak farklı şeyler malum. dediğin çelişkileri ve iç karışıklıkları kesinlikle anlıyorum, zaten ben yine de bu kitabın okunması gerektiğini öneriyorum. bu sayede tolstoy külliyatında ilerlerken bu kitaptaki tolstoy'un ruh hali kaçırılmamış olur. ayrıca sonya'ya çektirdikleriyle ve kitabı okutmasıyla bile ne kadar ruh hastası bir dönemden geçtiğini de görebiliyoruz tabii
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Efe okurunun profil resmi
İşte bu yüzden Dostoyevski
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
ikisini geniş çaptan karşılaştırdığım bir video hazırlayacağım yakında
Ganime Mercan okurunun profil resmi
Tolstoy yaşamı süresince fikirlerini güncellenmiş biri.Bu kitabı kadin ve evlilik karşıtı bir zamaninda yazmış olmali.
1 önceki yanıtı göster
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
evet kesinlikle. ben de tam bu sebeple tolstoy’un yazarlık dönüşümünü anlamak için bu kitabın okunmasını tavsiye ediyorum
43 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.